AÇIN ELLERİNİZİ

 
Dualar dualar üzerine.
Gözyaşları gözyaşları üzerine.
Türkiye’nin tahıl ambarı aç.
Toprak susuz.
“Rabbim sen bu ovaya rahmetini vermezsen,
Suriye’de cephede savaşan mücahitlerin
unu, bulguru nereden gidecek?
Fakir fukara ne yiyip içecek?
Fakirin ekmekten gayri yiyeceği yok.
Bizi rahmetsiz bırakma”
Aylardır dilimizde bu dua var.
Camilerimizde rahmet duaları yapılıyor.
Sahralarda hacet duasına çıkılıyor.
Sırlar dünyası.
Bir türlü inmeyen rahmet ansızın geliverdi.
Toprak hasretken geliverdi.
Dışarıda kurtlar kuşlar su ararken geliverdi.
Barajlarda seviyeler düşmüşken geliverdi.
Hatta öyle geldi ki;
son yirmi yılda bu kadar yağmamıştı.
Bütün ova bir metreye yakın karla kaplanmamıştı.
Dağlarda, tepelerde,yükseklerde iki metreye ulaşmamıştı.
Örtüsünü üzerinden attığında bahar bir başka olacak.
Adeta bereket fışkıracak.
Dünyanın cennetine yol açacak.
Nimete,berekete şükreden olmak gerekir.
Arabanın üzerinde iki karış kar var diye,
evinin önünü kar kapattı diye,
feryadı figan etmemek gerekir.
İstemediğimiz kadar rahmetini indirene
hamdetmeliyiz.
Yatıp kalkıp şükretmeliyiz.
Verende O,alanda O.
Kula düşen belli.
Ya nimetin şükründe kusur etmeyeceğiz.
Ya da nimetin elimizden gittiğine ağlamayacağız.
Açın ellerinizi.
Açalım ellerimizi.
Gözyaşları içinde duaya duralım.
Kimlerin yüzü suyu hürmetine indiyse rahmet,
vesilesiyle şükredelim.
Teşekkür edelim.
Tekrar el açmaya,bereket istemeye yüzümüz olsun.
Ve tekrar başa dönelim.
Yeniden camilerde şükür duaları edelim.
Yeniden evlerimizde seccadelerimizi ıslatalım.
 

Yazarın Diğer Yazıları