Hasan Kadıoğlu’nun Hayatı ve Hatıralar –II-

Bu muhterem hocamız hakkında babam merhumdan dinlediğim bir anıyı anlatmak isterim.

Babam merhumun Hasan hocamız merhum hakkında anlattığına göre 1930 lu yıllarmış, O yıllarda yetişen öğretmenler hem Öğretmen, hem Hoca, hem Doktor, hem Muhtar arabulucu, uzlaştırıcı lafı sözü dinlenen sevilen sayılan her şeyden haberi olan itibarlı bilge kişilerdi derdi babacığım. Vatandaşın her derdine çare bulur her sorunu çözer bilgeliği ve vakar duruşu ile sevilen kişilerdi der şöyle anlatırdı olayı.

Ben 4 yaşlarımda iken babam vefat etmiş. İki ağabeyim birde yaşlı anacığım vardı. Büyük ağabeyim olan Seyit çok asabi sinirli eli dayaklı evde anama ve bize karşı otoriter hiç dirlik vermeyen birisi idi, o çit sürmeye gider diğer ağabeyim ise köyün zengin kişilerinin davarlarına çobanlık yapardı. Seyit ağabeyim akşam eve gelmeden mevsim Güz olduğu için benim ocak ateşini veya sobayı yakmam gerekirdi yakmaz isem bana bir hayli dayak atardı. Evde kibrit yok çakmak yok, ateş tutuşturmak için. Yokluk kıtlık diz boyu olduğu yıllar, bir komşumuz vardı Şerife kadın bu kadın evlere temizliğe gider ekmek yapmaya gider kocası merhum olmuş iki oğlu var onları geçimini sağlardı. Ben dokuz yaşlarındayım onun oğulları da10-12 yaşlarındalar onlar her gün evde oldukları için o ailenin ekmek ocağı hiç sönmez devamlı onlarda ateş bulunur ben her gün akşama doğru onlara giderim o ocaktan biraz köz koyarım ateş küreğine eve getirip onunla ateşi yakarım. Şerife yenge bazen evde olur bazen de olmaz komşuların işinde olurdu.

Bu iki oğlu üstlerinde başlarında dürüst elbiseleri olmaz akşama kadar evde ocağın başında büzüşüp otururlar. Bir akşamüzeri yine ben onlardan ateş istemeye vardım ocağın başında oturan çocuklar bana her gün bizden ataş alıyorsun gayri ataş vermeyeceğiz sana ne yaparsan nerden bulursan bul deyip beni kovdular. Benim ateşi yakmam lazım yoksa dayak var ben ısrar ettim onlarda vermedi ben dedim ki. Ateşi vermezseniz sizi vururum. Nasıl vuracaksın hadi vur da görelim seni hapısa gatarlar, evde ufak bir tabancamız var tarlada körsü (gözsüz) denen zararlıyı avlamak için bulunur saçma atar. Ona güveniyorum ve gidip evden o kısa tabanca biçimli tüfeği alıp geldim korkutayımda ateşi versinler diye. Karşılarına geçtim eğer bana ateşi vermezseniz sizi vururum haaa dedim vermeyiz dediler. Yakından silahı üzerlerine tutup tetiğe dokundum. İkisi de korkuyla zaten bir araya gelmişlerdi tüfek patlayınca anam yandık deyip ocağın başına yığılıverdiler. Bende korku içersinde kaçtım evimizdeki samanlığın dip köşesine saklandım. Tabi tüfek sesine komşular toplanmışlar ortalık ana baba günü olmuş anaları gelmiş feryadı figan ediyor benim için katil gidi çocuklarımı vurdun da ne cehenneme gittin çık ortaya diye bağırıp ünlüyor ben saklandığım yerde dinliyorum. Ağabeyim de tarladan çift sürmeden geldi oda beni arıyor acaba korku ile kendine bir zarar verir mi diye Osman Osman diye sesleniyor ama ben korkudan çıkmıyorum. Bir ara Şerife yenge bul o katil gardaşını bende onu vuracağım dedi ağam da defol başımdan kadın hadi benim gardaşım da kendine zarar verdiyse işte ortalıkta yok deyince ağamdan korkum biraz hafifledi içim rahatladı ben ortaya çıktım ağama ağlayarak sarıldım ateşi vermediler ağa korkutayım demiştim öldüler mi dedim? Yok ölmemişler korkma dedi konu komşu toplandı evimizin altından koşumuz olan Ramazan ağanın eşi Nafiye yenge Hasan öğretmenin kız kardeşi idi Hasan öğretmen köye gelmiş kardeşini ziyaret etmiş giderken feryadı duyup o eve çıktı ve Şerife yengeyi sakinleştirdi. Çocukların ikisinin de göğüs hizalarında tüfekten çıkan saçmalar sıvaşıp kalmış vücudun içersine işlememiş. Hasan öğretmen bilge kişi sözü dinlenir sevilir Şerife abla korkma bunları ben tedavi ederim. Komşu çocuk korku ile bir yanlışlık yapmış olur bunlar dedi ve kolları sıvadı. Tevazua bakar mısınız Şerife kadın yaban köyden gelmiş beyi ölmüş fakirlikle boğuşan biri. Bu genç öğretmen ona gösterdiği ilgi ve insanlık bu günkü zengin ve mağrurlara örnek olsun. Hasan hocamız ablası gilden alıp geldiği ufak bir şişe ispirto ile çocukların yarasını iyice temizlemiş. Vücudun derininde olan saçmaların haricinde yüzeyde olanları ispirto ile devamlı yıkadığı bir cımbızla çıkarmış. Ve köyün tellalını (köye haberleri duyuran) çağırıp bu gün herkes fare tuzaklarını kursun, yakaladıkları bütün fareleri Kadıoğlu gilin Hasan öğretme getirsin bu bir insanlık vazifesidir diye ilan ettirmiş. Köylüler bu çağrıya uymuş tuzakla tutup getirdikleri fare ölülerini Hasan öğretmene vermişler. Hasan Öğretmen ölü fareleri çocukların vücutlarına sararak o saçmaların hepsinin vücutlarından temizlenmesine vesile olmuş çocuklarda ölümden kurtulmuşlar. Bu günün ilerlemiş tıp ilgililerinin dikkatlerini çeker'mi bu gibi anılar bilemem.

Bu güzel hatıraları bizlere bırakan geçmişlerimizin hepsine Allah rahmet eylesin mekanları cennet olsun saygı ile


Yazarın Diğer Yazıları