Konya Yemek Kültürü, Tavşan Dolması...

Eskileri hatırlatan çetin bir kış yaşadığımız geçen sene aklıma av eti ile yapılan leziz kış yemekleri gelmişti de bu yazıyı yazmıştım. Kış gelmişken sizlerle paylaşma zamanı geldi diye düşündüm.

Bu yazımda eskiden çok yapılan ama şimdilerde unutulmaya yüz tutmuş hatta unutulmuş diyebileceğimiz bir yemek daha doğrusu genelde kış günlerinde çok yapılan çok leziz bir yemekten ve yemeklerden bahsedeceğim.

İlki Tavşan Doldurması...

Av sezonunun açılması ile avladıkları tavşanları sosyal medyadan övünerek göstermek iyi de bu tavşan nasıl pişirilir bilen var mı bakalım.

Eskiden Anadolu kadınları her ne kadar okuryazar olmasalar da erkeğin midesine giden yolu iyi keşfetmişler iyi öğrenmişler... Uygulamasında çok başarılıydılar.

Tavşan dolması nasıl yapılır dahası nasıl yenir? Yemenin nasılı mı olur canım işte yenir çiğnenir yutulur gider diyorsunuz. Öyle kolay değil... Onun yemesi bile özel olurdu. Bilhassa Anadolu kırsalında dağ köylerinde avcılık çok yaygın idi. Avcılığın da edebi adabı vardı ava çıkacakların usta olması izden anlaması baş avcıya riayet etmesi paylaşımcı olması en önemli kurallardandı.

Gerek bireysel gerekse grup olarak ava gidilir eğer bireysel ise zaten sorun yok vurduğu avını evine getirir hanımı, anası pişirir çağırırsa hısım akrabayı davet eder ki, mutlaka edilirdi, güle oynaya yenirdi. Tavşan, keklik ne ise grupça yenecekse işte o zaman paylaşım söz konusu olurdu. Grupta10 kişi var 3 tavşan avlanmış 2 keklik avlanmış işte avcı başı akşam eve dönerken avları şöyle yoklar, avcıların evlenin birbirine uzaklığını hesaplar üç kişiye bir tavşan olarak verir iki kekliği de tek kalana verip mevzuyu kapatırdı. Avın büyüğü küçüğü de ailelerin nüfus sayısına göre ayarlanırdı.

Avcı akşam tavşan ile eve geldi evdeki ailesine "şu komşular ile birlikte yenecek yarın akşam bu tavşan” der ve tavşanın derisini yüzer diğer işlemlerini evin bilge hanımına bırakırdı. O bilge Anadolu Osmanlı hanımı o tavşanın içerisindeki bütün iç organlarını keskin bıçakla ufak bir delik açtığı karın bölgesinden dışarı çıkarır ve tavşanı iyice su ile yıkar temizler ertesi güne kadar soğuk bir yerde muhafaza eder. Ertesi sabah erkenden kalkıp ev reisine sorar tavşanı doldurmaya "ekmek ovması mı yapayım, bulgur mu yapayım, pirinç mi yapayım” diye. Köylerde genelde o yıllarda ekmek ovması tercih edilirdi.

Akşam tavşan yemeye gelecek ailelerin kalabalıklığını göz önünde bulunduran bilge hanım ona göre bazlama ekmek çıkarır tekneden onları ellerinin arasında güzelce ufalar sonra büyük bir bakır tepside haşhaş yağı veya şırlan yağı ile hafif ateşte halleder ve karnından ufak bir yer açtığı tavşanın karnına o yağda hafif kızarmış ekmek ovmasını tıka basa doldurur sonra tavşanın karnını baya iğne iplik ile güzelce diker kapatırdı.

Ardından kuzu tenceresi tabir edilen büyük bakır tencerenin tabanına kemik veya cam koyup tavşanı tencereye yerleştirir suyunu doldurur, evvelden hazırlayıp biriktirdiği yanmış meşe kömürünü mangala koyup tencereyi o ateşin üzerine koyar hazırladığı sert hamur ile tencerenin kapağının üzerini iyice hava almayacak şekilde sıvayıp kapatır.

Pişirme süresi sıvanan kapağın arasından dışarı hava sızıncaya kadar devam eder. Öyle günümüzdeki gibi düdüklü tencere filan yoktur o zamanlar. Pişirme işi bilge kadın işidir. Sonra tencereyi ocaktan indirir, tavşanın karnındaki o iyice pişmiş olan ekmek ovmasını büyükçe bir tepsiye boşaltır o ilik gibi pişen tavşanın etlerini o ovmaların üzerine didik didik dağıtır. Yani her kaşığa bir parça et mutlaka gelmeli diye düşünür yanına yardımcı yemekler yapılır tavşan yenirken yanında mutlaka erik hoşafı bulunmalıdır hem kolay mideye inmesini sağlar hem de sindirimi kolaylaştırır. Neyin yanında ne içileceğini de bilirdi analarımız.

(Devam edecek)

 


Yazarın Diğer Yazıları