“BU MEMLEKETİN HIZIR’LARI SİZ OLUN”

Şehirler sadece; mimari yapıları, düzenli caddeleri, süslü sokakları, alışveriş merkezleri, konuşulan şiveleri ve fıkralarıyla… anılmaz. Bunların varlığı elbette gerekli, ancak bu yapılara, maddi yatırımlara değer katan beyinler ve gönül insanlarıyla bir başka anlam kazanır şehirler. İnsanlar olmasa, insanlara yön veren, gönül dünyalarını süsleyen manevi mimarlar bulunmasa o şehirlerin değeri olmaz. Maddi yapılar harap olur, tarihin tozlu sayfaları arasında kaybolur gider. Konya kalesinin, Kılıçaslan köşkünün, medreselerinin, bazı türbe ve zaviyelerinin… kaybolduğu gibi. 

Fakat gönüllere giren, insanların gönlünde yer eden kıymetli insanların, yıllar geçse de kaybolması, unutulması, hatıradan silinmesi mümkün değildir. Bu değerlerden birisi de, Konya'nın yetiştirdiği kıymetli ilim, fikir, vakıf insan, gönüllerin fatihi merhum Hacı Veyiszade Mustafa Sabri Kurucu hocamdır. Onun yaşadığı zamana yetişemedim, yaşım elvermiyordu. Vefat ettiği vakit ilkokul beşinci sınıftaydım. Neyin ne olduğunu bilmiyordum. İmam Hatip Okuluna girdiğim zaman, hocalarım anlatırlardı. Dersimize gelen hiçbir hocamızın, Hacı Veyiszade hocamla ilgili olumsuz cümle kurduklarını duymadım. En dindarından zaten olumsuz cümle çıkmazdı, ancak dindar olmayan, İslami yaşantıdan uzak olanlar bile merhum hocam hakkında yanlış bir şey söylemiyorlardı. 

Bir defasında dersine giren öğrenciler Ladikli Ahmet Ağa'dan, Hacı Veyiszade'nin de Hızır'la buluştuğunu duyarlar. Derste ısrarla, böyle bir şeyin olup olmadığını sorarlar. Hocam dersin sonunda; "size ne, elin Hızır'ından? Size ne, bundan? Siz dersinize bakın. Sizin için mühim olan, üstünüze vazife olan derslerinize iyi çalışmaktır. Derslerinize bakın, derslerinize iyi çalışın da bu memleketin Hızır'ları siz olun. Size lazım olan bu” deyip sınıftan çıkmıştır. 

 "Size ne elin Hızır'ından? Size ne bundan? Siz dersinize bakın. Sizin için mühim olan, üstünüze vazife olan derslerinize iyi çalışmaktır. Derslerinize bakın, derslerinize iyi çalışın da bu memleketin Hızır'ları siz olun. Size lazım olan bu”  sözünü önemsiyorum. 

Bu memleketin Hızır'ı olmak için; İslamî hayata önem vermek, insanlığın yararına çalışmak, vakıf insan olmak, veren el pozisyonunda bulunmak, insanları; "yaratılanı severiz, yaratandan ötürü” anlayışıyla hareket etmek. Değilse Hacı Veyiszade hocamı da anlatsak, Mevlana'dan da bahsetsek, Yunus'u yere göğe sığdırmasak, Hz. Peygamberimizin siyerini de ezberlesek, Kur'an ilkelerini su gibi yapsak da… hayat ilkesi haline getirmedikçe, kendimizi bu güzelliklerle donatmadıkça hiçbir faydası olmaz. Kur'an bunu demiyor mu; "Niçin yapmadığınızı söylersiniz? Mevlana; "ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol” diye bizi uyarmıyor mu?   

Hacı Veyiszade Hocama

Beş Şubat bin dokuz yüz altmış günü,

Hocamın Rabbine vuslat düğünü.

Minareler salalarla inledi,

Gözyaşları gözlerden hiç dinmedi.

Gidiyor eller üstünde kuş gibi,

Kalplerin fatihi, gönül tabibi,

Ölmeden önce ölmüşsün, yaşarken,

Hep mana ile dolmuşsun, yaşarken,

Resulü önder kılmışsın kendine,

Kitabı rehber kılmışsın kendine,

Sadaka-i cariye; amel-i salihin,

Ömür sermayen; rehber-i arifin.

Kimseyi incitmemiş, kırmamış hiç,

Harama ve vebale varmamış hiç,

Gönüllere girmiş, kalbi fethetmiş,

Cümle âlem, "veli” diye methetmiş.

Bedenen ölüsün belki, mana var,

Beş vakit duada seni anarlar!

 

Gönül Dostları!

Kırık gönüllerin, derde dermanı,

Gönül erenleri, gönül dostları,

Yüce kattan Hakkın, ulu fermanı,

Gönül padişahı, gönül dostları!

Dünya insanımız, değerli güzel,

Duyguları şahsî, sonsuz ve özel,

Dillerinde sohbet; ebed ve ezel,

Gönül sultanları, gönül dostları!

İnsana haz verir, bilgiler sunar,

Arılar gibidir, çiçeğe konar,

Mecnun misali hep, Leyla'ya yanar,

Gönül padişahı, gönül dostları!

Güneştir ışıktır, herkese doğar,

Rahmet misalidir, her yere yağar,

Sevgidir dosttur o, her cana ağar,

Gönül padişahı, gönül dostları!

İncitmez incinmez, toprak misali,

Şeb-i arus bilir, o Hak visali,

Yunus ve Mevlana, Hallaç timsali,

Gönül padişahı, gönül dostları!


Yazarın Diğer Yazıları