Konya’mızın Gülleri

Bir Konyalı olarak, doğup büyüdüğüm, ekmeğini yiyip, suyunu içtiğim, nimetlerinden yararlandığım şehrimi adım adım dolaşmaktayım. Doğup büyüdüğüm Aymanas (Kalfalar) mahallesinde geçti hayatımın çoğu.

"Konya'mızın Gülleri” deyince; rengarenk açan, tabiatın en nadide çiçeği gül akla gelmesin. Burada sözünü edeceğim güller başka güller.

Bendenizi en çok etkileyen ve ders almaya yönelten olaylar vardır. Bunların başında herkesin; "deli” dediği, aslında bunların değil, bizim deli olduğumuz ve Allah dostları yani meczuplar gelir. Bu insanlar, kendi hallerinde, kimseye zararları olmayan Allah adamlarıdır. Çoğunlukla bizim aklımızın almayacağı olaylarla herkese parmak ısırtırlar. O kadar ki; "inanın, böyle olduklarını tahmin edemezdik” gibi sözler söyleriz. Hayretimizi gizleyemeyiz.

"Konya'nın Meczupları" adıyla tarafıma gönderilen video, bende geçmişe yönelik hatıraların canlanmasına sebep oldu!

"hey gidi günler" demekten kendimi alamadım. Parsana'lı Mustafa ile ilgili başımdan geçen iki hatırayı anlatayım;

1. Oğlum daha küçüktü. Elinden tuttum, Kapı Camiinde öğle namazımızı kılalım, çarşıdaki işlerimizi halledelim, etli ekmeğimizi de yiyip dönelim diye evden çıktım. Niyetimde; "Mustafa'yı görürsem, ona iki tane çikolata almak” vardı. Bunu kimseye söylemedim, içimde kaldı. Kapı Camiinin önüne vardığımda, Mustafa beni gördü, yanıma geldi, elimden tutup doğruca bakkala götürdü. "Mustafa istediğini al” dedim. O, raftan sadece iki tane çikolata aldı ve çıktı, başka hiç bir şey almadı. Bu olaya hayret ettim, sanki niyetimi okumuş gibiydi!

  1. Bir başka zaman, ayın sonu. Cepte sadece beş lira var. Yine çarşıda bir işim vardı. Kapı Camiinde namazımı kılarak, işimi bitirip eve dönecektim. Kendi kendime; "Mustafa karşıma çıkmasa” diye söylendim. Kapı camiinin önüne gelmemle, Mustafa'nın karşımda belirmesi bir oldu. Hemen elimden tuttu, caminin altındaki hazır elbisecilere götürdü. Dükkancıyı tanısam mesele yok. Zira cepte beş liradan fazla para olsa, mesele değil. Soğuk terler bastı beni, ama çar naçar dükkana girdik. Mustafa mor renkli bir yelek aldı. Fiyatını sordum, "beş lira” dedi. O kadar rahatladım ve bir o kadar da hayretler içinde kaldım. Dükkancı; "Ağabey, Mustafa hep mor renkli yelek giyer, başkasını almaz” dedi.

Parsanalı Mustafa Konya Çarşı'sının son gülüdür. Çarşıda genellikle Kapı Camii çevresinde eğleşirdi. 25-30 sene öncelerine kadar –bizim gençlik yıllarımızda- Kapı Camii'nin musalla taşına bir tabut konmuşsa, dolaştığı her sokakta, rast geldiği kişilerin ta gözlerinin içine bakarak yüksek perdeden ve gayet ciddi olarak "Kapı Camii'nde ölü va, ölü va…” diyerek bunu haber verirdi. İhtiyarlık döneminde bu âdetini bırakan Mustafa, çokluk namaz çıkışlarında Kapı Camii'nin kuzey kapısı önünü bekler, gözüne kestirdiği bir kişinin önüne geçer, kendisine kıyafet almasını isterdi. Bu hususta ısrarcı değildi.

Konya'nın bir başka gülü; Silleli İsmail idi. Onun da, bizi hayrete düşüren halleri vardı. Özellikle bendeniz bunlara şahidim. İsterseniz bir tanesini anlatayım. İplikçi Camii önünden çarşıya gidiyordum. Karşımda İsmail belirdi. İçimden; "cebimdeki bozuk paralardan bir miktar vermek, aynı zamanda İsmail'i test etmek” geçti. Acaba cebimde başka para olduğunu bilecek mi? Diye merak ettim. "Para ver” dedi, İsmail. Çıkardım bir miktar verdim. Öteki cebindekileri de ver, daha cebinde şu kadar para var” dedi. Şaşırdım gerçekten daha bozuk para vardı. Bu söz üzerine cebimde ne kadar bozuk para varsa verdim. Tamam mı İsmail? Dedim, "şimdi tamam” dedi.

İsmail, türkü söyler, ilahi söyler, kızarsa tükürürdü…

İnsan, kimde ne olduğunu kimse bilmez. Yaratanın kudret ve büyüklüğü, mucize dediğimiz olağanüstü haller ortaya koyması her zaman mümkündür.

Hiç unutmamamız gereken bir söz; "Görelim Mevla neyler, neylerse güzel eyler.” Der Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri.


Yazarın Diğer Yazıları