3 MEVLANA

Bir Şeb-i Arus’u daha geride bıraktık. Konya 17 Aralık’ta görücüye çıkar adeta. Çünkü Konya en üst düzeyde misafirlerini ağırlar bu gün. Yurt içinden, yurt dışından Hazreti Mevlana için Konya’ya gelenler bir taraftan Hazreti Mevlana’nın manevi huzurunda bulunurken diğer taraftan kenti de gezerler. Tabii ki final programı daima Şeb-i Arus’tur.

Şeb-i Arus’da bu yıl ilkler vardı. Bunlardan biri Şeb-i Arus ilk defa 10 bin kişilik Büyükşehir Belediyesi Spor ve Kongre salonunda yapıldı. Bir diğeri  başbakan olarak Ahmet Davutoğlu ilk defa programa katıldı. Bir diğer ilk ise programın içeriği ile ilgiliydi. İlk defa Diyanet İşleri Başkanı konuşma yaptı.

Bir kere şunu söylemeliyim ki, salon beni haklı çıkardı. Yıllarca savunduğum bir konu ile ilgili olarak haklı çıkmanın sevincini salonda doyasıya yaşadım. “Ya salonu dolduramazsak” endişeleri boşa çıktı ve salon doldu. Az sayıda gelmeyenlerin yerine programı ayakta izleyenleri dağıtırsak, salonda yaklaşık 10 bin kişi vardı diyebiliriz.Ancak bir an önce İstanbul’da yapılan çakma Şeb-i Arus’ları sona erdirmemiz gerekiyor. Zaten ayın 13’ünde yapılan bir programa Şeb-i Arus demek doğru da olmaz. Çünkü Şeb-i Arus, Düğün Gecesidir, yani Hazreti Mevlana’nın ölüm gecesidir ki o da 17 Aralık’tır. Tezimin altını bir kez daha çizmeliyim ki, Şeb-i Arus sadece Konya’da ve Mevlevihane bulunun kentlerde Mevlevihanelerde yapılmalıdır. Geçmişinde de böyle yapılmıştır.

Dün kayıtlara girmesi gereken en önemli ayrıntı Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’in konuşmasında gizliydi. Diyanet İşleri Başkanı “günümüzde 3 Mevlana var, biri özlediğimiz Mevlana, biri gizlediğimiz Mevlana, biri de izlediğimiz Mevlana.” derken, bir hakikati haykırdı. Evet özlediğimiz bir Mevlana var onu bulamıyoruz. Gizlediğimiz bir Mevlana var, hümanistler bilmem kimler memnun olsun diye onu farklı bir kimliğe büründürüyoruz. Bir de izlediğimiz Mevlana var ki onu da sema gösterisine sıkıştırmışız.

Görmez, Mevlana’nın kendini gizleyenlerden ve izleyenlerden “bizar” olduğunu söyledi. Görmez’i dinlerken bir Konyalı olarak utandım. Evet, biz Mevlana’yı kendisi gibi, olması gerektiği gibi anlatamadık. Maalesef O’nu ya gizledik, yada izledik.

Bir de benim “bizar” olduğum konu var. O da Şeb-i Arus’da sema izlemeye gelenlere yaptığımız işkence. Bir kez daha Şeb-i Arus’u protokol konuşmalarına ve musikiye boğduk. Evet konuşmacıların hepsi çok güzel şeyler söylediler. Söylemeleri gerekiyordu, konuşmaları gerekiyordu. Ancak kanaatimce konuşma kısmı biraz daha kısa tutulmalıdır. Musiki konusu ise içimi kanatmaya devam ediyor. Benim başkaları gibi Ahmet Özhan ile bir sorunum yok. 30 yılı aşkın zamandır emek veriyor, gelmeli. Ancak başkalarına da özellikle Konyalı sanatçılara da fırsat verilmeli. Ben musikinin yerinin yanlış olduğunu savunuyorum. Bence ya çok kısa olmalı ya da sema programından sonra olmalı. Çünkü dün Sema başladığında bir çok insan salonu terk etmişti. Semanın yarısında ise salondakilerin neredeyse yarısı salonda değildi.


Yazarın Diğer Yazıları