12 EYLÜL, KARAGÜL!

70’li yıllarda dünyaya gelenlerin dahi kolay hatırlayacağı 12 Eylül Darbesi veya 1980 İhtilalı, Türk Silahlı Kuvvetlerinin 12 Eylül 1980 günü emir-komuta zinciri içinde gerçekleştirdiği askerî bir müdahalesi olmuştu.
27 Mayıs 1960 darbesi ve 12 Mart 1971 muhtırasının ardından Türkiye Cumhuriyeti tarihinde silahlı kuvvetlerin yönetime üçüncü açık müdahalesiydi bu... O dönemlerde görevde bulunan Süleyman Demirel'in Başbakan'ı olduğu hükümetle birlikte, Türkiye Büyük Millet Meclisi de feshedildi.
1970 sonrasında değiştirilen 1961 Anayasası uygulamadan kaldırıldı ve Türkiye siyasetinin yeniden tasarlandığı bir askerî dönem başladı. Bu dönem yaklaşık dokuz yıl sürdü. 12 Eylül 1980 ardından partiler lağvedildi, parti liderleri önce askerî üslerde gözetim altında tutuldu, ardından yargılandı.
Bu ihtilalın bilançosu çok ağır oldu. 1 milyon 683 bin kişi fişlendi. Açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı. 7 bin kişi için idam cezası istendi. 517’si idam edildi. 30 bin kişi sakıncalı olduğu için işten atıldı. 14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı.
300 kişi kuşkulu bir şekilde öldü. 171 kişinin işkenceden öldüğü belgelendi. 3 bin 854 öğretmen, üniversitede görevli 120 öğretim üyesi ve 47 hâkimin işine son verildi. Cezaevlerinde toplam 299 kişi yaşamını yitirdi. 144 kişi kuşkulu bir şekilde öldü.
43 kişi intihar etti. 14 kişi açlık grevinde öldü. 30 bin kişi siyasi mülteci olarak yurtdışına kaçtı. 400 gazeteci için toplam 3 bin 315 yıl 6 ay hapis cezası verildi. Gazeteler 300 gün yayın yapamadı. 16 kişi kaçarken, 95 kişi çatışmada öldü. 73 kişiye de doğal ölüm raporu verildi.
98 bin 404 kişi örgüt üyesi olmak suçundan yargılandı. 937 film sakıncalı bulunduğu için yasaklandı.
23 bin 677 derneğin faaliyeti durduruldu. 31 gazeteci cezaevine girdi. 13 büyük gazete için 303 dava açıldı. 39 ton gazete ve dergi imha edildi.
Böyle uzayıp gidiyor sonuçları… Ya ABD'nin rolü? Ve bu nasıl bir iştir ki; Amerika Birleşik Devletleri yönetiminin darbeden haberdar olduğu ve darbe gecesi Başkan Jimmy Carter'a "bizim çocuklar işi bitirdi" anlamında bir mesajın, Damdaki Kemancı oyununu izlerken iletilmesi, ister istemez düşündürüyor!
Zira 1980'lere doğru tüm dünyada neoliberal bir ekonomik dönüşüm yaşanmaktaydı. Neoliberal reformları uygulayabilmek için toplumsal muhalefetin olmaması ve baskı ortamı gerekliydi. Amerika Birleşik Devletleri neoliberal politikaları hızlandırabilmek için dünyanın çeşitli ülkelerinde sağ hükümetleri işbaşına geçirmek için askerî darbeleri desteklemekteydi.
Kenan Evren, 3 Ekim 1984'deki Muş gezisi sırasında yaptığı konuşmanın, sadece silinmeyen izleri kaldı: "Şimdi ben, bunu yakaladıktan sonra mahkemeye vereceğim ve ondan sonra da idam etmeyeceğim, ömür boyu ona bakacağım. Bu vatan için kanını akıtan bu Mehmetçiklere silah çeken o haini ben senelerce besleyeceğim. Buna siz razı olur musunuz? Asmayalım da besleyelim mi?"
2010 anayasa referandumunda, değişikliklerin kabul edilmesiyle 13 Eylül 2010 tarihinde çeşitli sivil toplum kuruluşları, sendikalar ve dernekler ile darbe mağduru kişiler 12 Eylül darbesini yapanlar hakkında suç duyurusunda bulundu. 4 Nisan 2012 tarihinde ise darbenin yargılanmasına başlandı.
Selam ve dua ile…


Yazarın Diğer Yazıları