AA! HIRSINDA BİR SINIRI VAR!

İnsanoğlu öylesine aç bir varlıktır ki, hiçbir şey onu yeteri kadar doyuramaz. İnsan ele geçiremediği şeylere karşı ne kadar hırslı, ele geçirdiği nimetlere karşı da ne kadar şükürüz olabiliyor… Ama şükrünü ifa edenler, anlatacağım hikâyenin dışındadır, alınmasınlar…

İki kişi konuşuyor. Biri diğerine diyor ki: “Ben buraların elli sene öncesini biliyorum. O zaman tarlaydı şimdi şu apartmanlar yükseldi. Kolayca satın alınırdı buralar. Onun için diyorum, sen erken geldiğine göre arazi almış, belki şu apartmanlar gibi apartmanlar da dikmişsindir buralarda…

Diğeri karşılık veriyor ve aralarında bu konuşmalar “Aa! Hırsında bir sınırı var!” Dedirtecek duruma geliyor: “Rabbime şükürler olsun! Kirada değilim. Başımı sokacak dairem var. Bundan dolayı şükür duyguları içindeyim. Kirada olsaydım zorlanırdım! Ama yine de Rabbim, olmayanlara da versin.

- Geldiğin senelerde buralardan üç beş tarla alıp da şimdi daireleri dizemedin mi?

- Aklım bile gelmedi. Zaten İstanbul'a geldiğimde imkânım da yoktu.

Hırslı adam yüzünü buruşturup dudaklarını büktü: “Desene, sen de benim gibi kafayı dövüyorsun?”

- Neden döveyim ki? Bir evim var zaten, yetiyor da artıyor bile… Senin yok mu yoksa?
 
- Yok canım olur mu öyle şey? Dairelerim var. Hem de en değerli yerlerde. Ne yazık ki, bir türlü ilerleyemedik, on iki dairede çakılıp kaldık, üzerine ilaveler yapamadık. Kafamı dövüşüm bundan dolayı. Vaktiyle ele geçen fırsatları değerlendiremeyip on iki dairede kalışımdan dolayı.

- Yani on iki dairenin sahibi olduğun halde mi, fırsatı değerlendiremedim, diyorsun?

- On iki daire ne ki? Aslında ben on iki gökdelenin sahibi olmalıydım şimdi.

- Anlamadım? Nasıl yani?

- Ben buraların tarla olduğunu, bedava denecek kadar ucuza satıldığını biliyorum! Ama bunu bilmenin bir faydası yok ki şimdi. Kafayı vaktiyle çalıştırmadıktan sonra, kalırsın işte böyle on iki daireyle! Yumruklarsın kafanı durmadan!

- Beyefendi kusura bakma da, senin düşüncenden korkmaya başladım. On iki daireye sahip olmuşsun hâlâ mutlu ve huzurlu değilsin. Şükür duyguları taşımıyorsun.

Ve iki yaren ayrıldılar birbirinden… Birisi haline şükrederek, diğeri ise, sahip olamadığı gökdelenlerin hasreti içinde kafasını yumruklayarak…

Siz olsaydınız kime hak verirdiniz? Çünkü kendisi ihtiyarladığı halde hırsı hep genç kalan insanlar vardır şu yeryüzünde… “Bunların iki dere dolusu altını olsa, yine doymaz da der ki: “Keşke bir üçüncü dere dolusu altınım daha olsaydı!” Böyle insanların gözünü ancak toprak doldurur!” Diyor ya peygamberimiz, artık fazla söze ne hacet, değil mi efendim?

Selam ve dua ile…


Yazarın Diğer Yazıları