ADAM GİBİ ADAMIN ADI, TEVAZU!

İnsan iki yönüyle ele almak gerekirse; birincisi Rabbine, ikincisi de başka canlılara davranış biçimi olarak düşünmek gerekirdi. Yani bu tip insanlara tevazu sahibi diyebilirdik. Ancak şu günlerde ne insanlık adına ne de tevazu adına bir adım atılıyor.
 
İyi ve olgun insan demek; insanlara insanca yaklaşım demektir. Küfürle, hakaretle, aşağılamakla, iftira atmakla değil… Kemalet bu değil… Büyüklük bu değil… İnsanlık bu değil… Ölmüş insanın arkasından evladına sövmek değil… Hele sövmek hiç değil…

Aynı şekilde, insanlarla iyi geçinen, herkese karşı tatlı dilli, güler yüzlü davranan, kimsenin hakkını yemeyen örnektir. Yüce Yaratıcısı’nın hakkını unutan, emirlerini ihmal eden, secdeye yanaşmayan kimse de olgun ve örnek insan olabilir mi?

Aslında yaratılanlarla iyi ve dengeli ilişki içerisinde olmak, Yaradan’la sağlam bir irtibat halinde olmaya bağlıdır. Bugün medeni denilen toplumların, kendi içlerinde ve özellikle kendilerinden olmayanlara karşı sergiledikleri gayri medeni tutumun sebebini işte bu noktada aramak gerekir.

Dinimiz, kültürümüz bütünüyle edepten ibarettir. Dinine, kültürüne bağlı insanın her işi dengeli ve edeplidir. Onun hayatında ifrat, tefrit gibi aşırılık, dengesizlik ve haksızlık olamaz. Hatta o insanlar bütün canlılara karşı da edepli davranır.

Adam gibi adamın adı tevazudur. Tevazu edebin, edep aklın göstergesidir. Kalpte bencillik, nefsini beğenmişlik ve kibir varken, dildeki tatlı ifadeler ve yüzdeki sahte tebessümler tevazu olamaz. Bu tam bir takiyedir. Ne yazık ki böylelerinde sonu da izzet değil, zillettir.

Adı tevazu olmayanlar; tevazu gösterdikçe dünya malı kazanır, fakat dininden kaybeder, İnsanlara yaklaşır fakat Allah’tan uzaklaşır. Çünkü o Allah için değil, menfaati için tatlı konuşmakta, tebessüm etmekte, mütevazı gözükmektedir.

Tevazu, herkese hakkını vermektir. Tevazu insanların önünde alçalmak değil, herkese eşit davranmaktır. İnancından ve düşüncelerinden dolayı insanları yargılamak değil… Yargısız infaz hele hiç değil…

Tevazu halka şirin gözükmek için değil, Hakk’a sevilmek için yapılır. Tevazu, kullukta nefisini kusurlu, başkalarını mazur görme ahlâkıdır. Tevazu, kibri kırmak ve kalpten bencilliği atıp yerine “biz” şuurunu yerleştirmektir.

Tevazu aynı zamanda alışıla gelmiş bir melekedir. Gayriihtiyarî bu ahlâkı içi ve dışıyla yaşar. Hakiki tevazu gönülde, dilde, halde, ibadette, hizmette ve her işte kendini gösterir. Yani meleke, vücuda mülk olmuş, ondan ayrılmaz bir parça haline gelmiş sıfat demektir.

İnancımız ve kültürümüz gibi değerlerle alay edip hakka düşman olan zalimlere beyefendi muamelesi yapmak da tevazu değildir. Yine inancımızın ve kültürümüzün getirdiği her türlü yaşam biçimini sevmediği halde, onu seviyor gibi gösteren kılıflar ve afişler de tevazu değildir.
 
Dün karşı çıktıklarını, bugün savunmak hele hiç değil. Allah bütün milletimizi böylesi şerlilerin elinden ve dilinden korusun. Âmin.

Selam ve dua ile…


Yazarın Diğer Yazıları