AF!

İnsanlar her an hata yapmaya elverişli olduğundan sürekli af beklentisi içerisinde kalırlar. Ancak bu affın genellikle karşılığı ceza ile sonuçlanır. Affedilecek kişi şahsınız olduğu takdirde nasıl bir beklenti içine giriliyorsa, affetmeyi bekleyen kişilerde sizden aynı anlayışı beklerler. Bu erdemdir.

Düşmanınızı ezmeye muktedir olduğunuz zaman, buna bir şükran borcu olarak, onu affediniz. Bu, büyüklüğün bir işareti, faziletin gereğidir. Başkalarını sık sık affetmek zor olabilir, çünkü sabrında bir sınırı vardır.

İnsanların en asil ruhlusu, intikama muktedir iken affedendir. Şayet bu affedilecek nesne, kendi hatalarınız ise, aynı cezayı ona da vermek vererek,  nefsi isteklerinizi durdurmak, sık sık hata yapmaktan sizi engelleyecektir.

Aile içerisinde özellikle eşler arasında bunun örnekleri sık sık yaşanabilir. Eşlerden birisinin sabırlı olması lazımdır ki, karşı tarafa özür dileme fırsatı versin. Bir lise öğretmeni bir gün derste öğrencilerine bir teklifte bulunur: “Bir hayat deneyimine katılmak ister misiniz?” Diye…

Öğrenciler çok sevdikleri hocalarının bu teklifini tereddütsüz kabul ederler. “Bundan sonra ben ne dersem onu yapacağınıza söz verin!” Demiştir. Sonra: “Şimdi yarınki ödevinize hazır olun. Yarın hepiniz birer plastik torba ve beşer kilo patates getireceksiniz!"

Öğrenciler, bu işten pek bir şey anlamamışlardır. Ama ertesi sabah hepsinin sıralarının üzerinde patatesler ve torbalar hazırdır. Kendisine meraklı gözlerle bakan öğrencilerine şöyle der öğretmen:

- "Şimdi, bugüne dek affetmeyi reddettiğiniz her kişi için bir patates alın, o kişinin adını o patatesin üzerine yazıp torbanın içine koyun."

Bazı öğrenciler torbalarına üçer-beşer tane patates koyarken, bazılarının torbası neredeyse ağzına kadar dolmuştur. Öğretmen, kendisine: "Peki şimdi ne olacak?” Der gibi bakan öğrencilerine ikinci açıklamasını yapar:

- "Bir hafta boyunca nereye giderseniz gidin, bu torbaları yanınızda taşıyacaksınız. Yattığınız yatakta, bindiğiniz otobüste, okuldayken sıranızın üstünde? Hep yanınızda olacaklar."

Aradan bir hafta geçmiştir. Hocaları sınıfa girer girmez, denileni yapmış olan öğrenciler şikâyete başlarlar: "Hocam, bu kadar ağır torbayı her yere taşımak çok zor."

- " Hocam, patatesler kokmaya başladı. Vallahi, insanlar tuhaf bakıyorlar bana artık. Hem sıkıldık, hem yorulduk?"

Öğretmen gülümseyerek öğrencilerine şu dersi verir:

- "Görüyorsunuz ki, affetmeyerek asıl kendimizi cezalandırıyoruz. Kendimizi ruhumuzda ağır yükler taşımaya mahkûm ediyoruz. Affetmeyi karşımızdaki kişiye bir ihsan olarak düşünüyoruz, hâlbuki affetmek en başta kendimize yaptığımız bir iyiliktir."

Selam ve dua ile…


Yazarın Diğer Yazıları