AĞLAMAK RAHATLAMAKTIR

Ağlamak bir insan özelliğidir. Duyguların yoğunlaştığı veya dayanılmaz bir olay yaşandığı hallerde gözlerden yaş gelmesidir. Biz insanoğlu göremesek de, hissetmesek de, anlamasak da tüm canlıların ağladığı bilinir.

Ağlamak, insan için çoğu kez bir iç depresyonun boşaltılması ve rahatlaması anlamındadır. Acılar karşısında aşırı yüklenme neticesinde biyolojik rahatsızlığa neden olabileceği gibi çoğu kez de bilinçsizce intihara bile sürüklediği gerçeğidir.

Ağlamanın bir başka çeşidi ise kendisinin bağışlanması için gerek yaratıcısına ve gerekse sevdiklerine karşı dökülen gözyaşlarıdır. Bir de sevinç gözyaşları vardır ki, bu hallerde duyguların mutluluktan coşması durumunda ağlamasıdır. Böyle bir ağlama türü insana acı vermez. Bir takım iç ve dış rahatsızlıklara yol açmaz.

“Ağlamak gibi şefaatçi, rıza gibi taat, zina gibi mâsiyet, hevây-ı nefs gibi düşman yoktur.” Denilir ki, doğrudur. Çünkü ağlamak Allah'a yapılırsa, bir ibâdettir aynı zamanda. Hakka karşı tevazu gös-termenin en gerçekçi ve samimi bir icraat şeklidir..

İnsanoğlu doğduğu andan ölene dek; gözyaşının içinde, stresi yok edici, güzelleştirici ve ağrı kesici etkisi olan maddeler bulunduğunu ve ayzenlik kazandırdığını bilim adamları ortaya koymuş.
Hiç ağlamadığını zanneden bir insan bile ömrü boyunca tam 70 litre gözyaşı dökermiş.

Araştırmayı yapan kişilere göre en çok 19 ile 22 saatleri arasında ağlanırmış ve % 50'si kederden   % 21'i mutluluktan, kalanı ise endişe merhamet, öfke ve ağrılarından dolayı gözyaşı dökermiş. Tabi bu düşünceler; gözyaşı araştırmacısı, lakrimolog olan Dr. Frey adlı bir Amerika'lı bilim adamının...

Bu Dr. Frey gözyaşı sıvısında; ağrıyı hafifleten ve morfin yapan leuzin enkophalin, bir antibak-teriyel enzim olan ve enfeksiyonları önleyici, zararlı mikroorganizmaları saniyede yok edici Lysozyme ve gebelerde anne sütü üretimini harekete geçiren bir özelliğe sahip olduğu gibi, ruhları temizlediğini de iddia ediyor. Bununla kalsa, mide ülseri ve kalın bağırsak iltihabı gibi marazları da sakinleştirici bir özelliğe sahipmiş.

Her insanın çeşitli alışkanlıkları vardır. Bu alışkanlıklar kontrol altına alınmazsa, vücutta oluşan kötü bir ur halini alır ve insanı herkese zulmeden bir zalim yapar. Kendi menfaatleri için başkalarını hiçe sayan kişiler, bir gün aynı olayın benzeriyle karşılaştığı zaman hayıflanmasınlar. Çünkü her zaman kişi ettiğini bulur.

Özellikle ağzına doladığı en saygın varlık olan anne kavramını kendi küfrüne alet eden kişi, aynı şekilde kendisinin de bir annesini olduğunu düşünmelidir. Bir başka anne ağlarken, kendi annesinin
de aynı akıbetten ağladığını hangi evlat ister?

Kaldı ki; annelere ithafen dil uzatmak kadar kulağa çirkin gelen başka ne düşünebilirsiniz? Öyle alışkanlıklar vardır ki “anasını sattığım, anasına yandığım, anasını ipi vs.” gibi hoş olmayan söz ve davranışları tedavi etmek, düzeltmek gerekir. Çünkü bunlar Allah'ın huzurunda ve insanların nazarında hep mahcubiyete sebep olur.

Selam ve dua ile…


Yazarın Diğer Yazıları