AKLIMIZDA BULUNSUN -4

Efendim! İşleyen demir ışıldar. Çalışmayan insan hantallaşır, canlılığını, iş yapma gücünü yitirir. Çalışan ise gittikçe güçlenir; başarılı işler yapar; mutlu olur. Bir otomobili, bisikleti, saati, küreği... Bir köşeye atalım. Aradan uzunca bir süre geçince paslanmaya, çürümeye başladığını görürüz. Oysa bu araçlara bakılsaydı, çalıştırılsaydı, pırıl pırıl olurdu.

İnsan da, bir araç, bir demir parçası gibidir. Bir köşede tembel tembel oturursa, organları uyuşur, ağırlaşır. Hareket etmediği için, yedikleri erimez; vücutta yanıp enerjiye çevrilmez. Beden, bir yağ tulumuna döner...

Bununla da kalmaz; bedensel yapısı bozulan insanın kafası, düşüncesi de iyi işlemez. İş yapamadığı için, kendini başkalarından küçük görmeye, beğenmemeye başlar. Huyları ve davranışları bozulur. İnatçı, kavgacı, geçimsiz, uyumsuz bir insan olur. Başkaları tarafından sevilmez, sayılmaz.

Kendimizi tembelliğe kaptırıp, böyle kötü durumlara düşmeyelim. Tembel tembel oturan kimse hantallaşır, iş yapma yeteneğini yitirir. Çalışan kimse gittikçe açılır, daha yararlı işler yapar. Sürekli çalışan ve okuyan insanın bilgisi ve yetenekleri de sürekli gelişir.

Her geçen gün daha faydalı, toplum için daha yararlı işler yapmaya başlar. Ancak çalışmayan, okumayan insanın topluma bir yararı olmayacağı gibi kendisine de hiçbir faydası olmaz. Özellikle bizler okumayan bir toplum olduk. Bu yüzden hep başkalarına akıl danışır olduk.

Sen, eline bir kitap al. Birkaç sayfa oku. Sonra bırak, bakalım ne olacak? Tıpkı yemekteki iştahsızlık gibi… “İştah dişin dibindedir” dememişler mi? Bir lokma al, onu ye! Sonra ne olacak bir bakalım. Bir şey yemeyi canı çekmeyen kimse, yiyecekten bir parça tadınca iştahının açıldığını görür.

Yapacağımız işlerde böyle değil midir? Önce canımız istemez ama işe bir koyuldu mu da bırakmak istemeyiz. Bitirme arzusu ile çalışırız. Bunun örnekleri çoktur. Kitaplarda ruhun, aklın gıdasıdır. Onu doyurmak gerekir ki, günlük hayatımızda karşılaştığımız her sorunda, üstesinden gelmeyi bilelim.

Bazı insanlar vardır. İşleri iyidir. Çok para kazanırlar. Kazandıkları ölçüde de yerler, masraf ederler. Şöyle arandığı zaman, bir köşede beş kuruşları bulunmaz. “İşten değil dişten artar” demişler ya, bu söz, işte böyle gereksiz yere para harcayanlar için söylenir.

Örnekten anlaşılacağı gibi, para işten artmaz; tutumla artar. Yemenin içmenin de bir ölçüsü vardır. İnsan bu ölçüyü kaçırmamalı; gereksiz harcamalara yer vermemeli… Kısaca tutumlu olmasını bilmeli insan… İnsan dedik ya, ne denli çok çalışıp para kazanırsa kazansın, tutumlu harcamasını bilmezse bir şey artıramaz.

Para, kazanmakla değil, tutumla artar. Kişi ne kadar çok çalışıp ne kadar çok kazansa da eğer kazandığını hesapsızca harcarsa elinde bir şey kalmayacağı gibi borç altına bile girebilir. Kazanılandan daha az, ihtiyaç kadar harcanırsa yani tutumlu davranılırsa, birikim yapmak mümkün olur. Hoş! Birikimde biraz durmak lazım bu zamanda… Yine de şükür her işin sonu olmalıdır.

Selam ve dua ile…


Yazarın Diğer Yazıları