ARAŞTIRILIYOR…

Namuslu insan hakkını ödeviyle ölçen insandır. (Lacordaire):

Ödevin olmadığı yerde, hak da yoktur. İnsan, bir hak peşinde koşarken, bunun karşılığı olan ödevleri de yapıp yapmadığını, ya da istediği hakkın yaptığı ödeve uygun düşüp düşmediğini ölçmek zorundadır.

Toplumda birtakım ödevlerimiz vardır. Çalışır, üretime katkıda bulunuruz. Buna karşılık, üretimden pay almak da hakkımızdır. Örneğin, bir fabrikada işçiyiz. Yaptığımız işe karşılık, fabrikadan aldığımız ücret ya da maaş, yaptığımız işe uygun olmalıdır.

Çok çalışan çok, az çalışan da az almalıdır. Genel kural budur. İşçilerle fabrika sahipleri, oturup sözleşme anlaşmaları yaparken, bu genel kuraldan hareket ederler. Devletle yurttaş, birtakım ödevler ve haklar ilişkisi içindedir. Yurttaşlar askerlik yapar, vergi verirler.

Devlet de buna karşılık, yurttaşların rahat yaşama, can ve mal güvenliğini sağlar. Yurttaşların vergi vermesi bir ödev, rahat bir yaşam sürmek için gerekli ortamın hazırlanmasını devletten istemesi de bir haktır.

Ziya Gökalp, bir şiirinde: "Sakın hakkım var deme/ Hak yok, vazife vardır" der. Ve şiir, şu dizelerle sona erer: "Gözlerimi kaparım. Vazifemi yaparım." Bu düşünce, bugün eskimiştir. Hakkın olmadığı yerde, ödev de yoktur. Bunun tersi de gerçekle bağdaşmaz; ödevin yapılmadığı yerde, hak da aranmaz.

Şayet ödevi bilmiyorsan bir bilenden nasihat yeridir. Yok, nasihat istediğin halde tembele iş buyuruyorsan; işi alamayacağın gibi bir de yanlış yönlendirilmeye hazır olmalısın. Bir sınıfta çalışkan ile tembel varmış. O gün sınıfa da müfettiş gelecekmiş. Çalışkan tembele demiş ki:

-Müfettiş geldiğinde benim söylediklerimi müfettiş sana sorduğunda sende söyle! Demiş. Müfettiş gelmiş, çalışkana sormuş:
-İstanbul'u kim fethetti?
-Fatih Sultan Mehmet…
-Kaç yılında?
-1453…
-Uzayda hayat var mıdır?
-Bilmiyorum ama araştırılıyor… Demiş. Bu kez Müfettiş, tembele sormaya başlamış:

-Adın ne?
-Fatih Sultan Mehmet…
-Kaç yaşındasın?
-1453…
-Sen salak mısın?
-Bilmiyorum ama araştırılıyor… Demiş.

“Ne doğrarsan aşına, o çıkar kaşığına” derler.

Selam ve dua ile…


Yazarın Diğer Yazıları