BASİRETİMİZE N’OLDU?

Neredeyse bir asırdır basiretimizi yitirdik. Kalp gözümüz siyah noktalar yüzünden puslu görünmeye başladı her şey… Uyutulduk! Hem de sözde aydınlarımızın batı etkileşimiyle… Dinimiz, kültürümüz asimile oldu. Öyle tembelleştik ki, sevilemez olduk. Uykucu Genel müdür, uyanınca uykulu gözlerle hesap sorar oldu. Hikâyemizin örneğinde olduğu gibi…

Sabah anne, oğlunun odasına girdi ve onu uyandırdı. "Haydi oğlum, uyan artık. Okula geç kalacaksın..." Oğlu, yarı açıkgözlerle annesine baktı ve uykulu bir sesle "fakat anne, bugün okula gitmek istemiyorum" dedi. Anne, oğlunun isteğine karşı çıktı: "Okula neden gitmek istemiyor muşsun bakayım?" Dedi. "İki ciddi neden söyle bana..."

Oğlu bir yandan esnerken, bir yandan da annesini yanıtladı: "Okuldaki tüm öğretmenler benden nefret ediyorlar, biiir... Tüm öğrenciler de nefret ediyorlar, ikiii... Bu iki ciddi nedenim yeter mi, anne?" Annesi oğlunun nedenlerini geçerli bulmadı; "bunlar okula gitmemen için neden olamaz" dedi. "Şimdi hemen kalk ve çabuk hazırlan..."

Bu kez oğlu iki ciddi neden göstermesini istedi annesinden: "Sen de bana, okula kesinlikle gitmemi gerektirecek iki ciddi neden gösterebilir misin, anne?" dedi. Sabrı tükenme noktasına gelen anne, oğlunun üstündeki yorganı hızla çekti ve oğlunun istediği iki ciddi nedeni ondan sonra açıkladı:

"Birinci ciddi neden, 52 yaşında koskoca bir adamsın..." dedi şöyle devam etti: "İkinci ciddi neden ise, sen okulun müdürüsün, oğlum..." Sanırım ifade edebildim. Ancak ne zaman uyandık işte o zaman bu uykucular yeniden işbaşı yaptılar. Etkiye ters tepki verdiler. Neden? Kalkınmayalım diye.

Bir grup İngiliz, Amerikan ve Türk gemiyle yolculuk ediyorlarmış. Birden şiddetli bir fırtına kopmuş. Geminin batacağını anlayan kaptan hemen yolculara koşup gemiyi boşaltmalarını istemiş. Fakat kimse buna inanmayarak kendini denize atmayı kabul etmemiş.

Bir süre sonra bütün yolcuların ölüm tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu gören kaptan hemen bir tayfasını çağırmış. "Git bir de sen dene onları gemiden atlamaya ikna etmeyi" demiş. Tayfa gitmiş ve kısa bir süre sonra geri dönmüş. Kaptan merakla sormuş:

-Eee, noldu?
-Hepsi atladılar efendim.
Kaptan çok şaşırmış: “Nasıl olur, daha demin kıllarını bile kıpırdatmamışlardı. Ne dedin onlara?”
-Çok kolay. İngilizlere "Sizin gibi soylu insanlar batmak üzere olan bir gemide olmamalılar" Dedim.
Amerikalılara da deniz suyunun insan vücudu için çok faydalı olduğunu söyledim.
-Peki ya Türklere ne dedin?
-Onlara da "Denize girmek yasak! " dedim.

Etkiye ters tepki dedik ya… Eh! Bize de bundan sonra dua etmek kaldı. Zira eften-püften meselelere yangına körükle giden, milli servete zarar veren provokatörlerin adeta yardımcıları olduk. Bu nasıl iştir Allah’ım!

Sen bizlerin basiretini aç! Gerçekleri saptırmayan bir nesil ver bize! Bu uykucular, imam keçi çaldı diye iftira attılar. Ülkemin kalkınmasını hazmedemiyorlar, bunlara da fırsat verme Allah’ım! Amin!

Selam ve dua ile…


Yazarın Diğer Yazıları