BAŞKALDIRIŞLAR -1

Yine zamansız başkaldırışlar var içimde mağrur hasretinin… Ayaklanmalar rehin alır uykularımı… Sorgusuz sualsiz diker beni gecelerin ortasına… Bir yalnızlığın koynunda susarken, sen içli bir türkünün ölümcül nağmelerini söylersin ta oralardan… Bizse gıyabi namazlar kılarız, mitingler düzenleriz.

Çok değil yakın tarihimiz olan 1914-1922 İngiliz işgali ve sonrasında İngilizlerin kuklası idarecilerin ardı ardına yönetime gelmesiyle, dini, ahlaki ve kültürel değerlerin hızla yitirildiğini çok iyi biliyordun.

Bir çığ gibi büyüyen bu hareket hem dış güçleri hem onların birer kuklası olan Mısır’ın idarecilerini rahatsız edeceğini biliyordun. Kardeşler’i dağıtma hareketlerinin ilki olmayan ama en yoğun baskı ve zulmün yaşandığı 1965 tasfiye hareketi pek çoğunuzun hayatına da mal oldu.
            
Sana uzattığım ellerimden kayarsın usulca, mehtabım olursun lütufkâr! Gurbetim olursun dostane! Seyrine dalarken gözyaşları içinde, ulaşılmazlık acıtır ellerimi, yakar gözlerimi… Beynime çaktığım o umarsız bakışlarımın ucuyla seyrederim kayan yıldızları…  

Düştüğün her yer kırmızıya boyanırken diken olur, kanatır acıyla çaresiz yüreğimi, sana ait şehit güllerini… Ben kırmızı, gecem kırmızı olur… Ki bir zamanlar; “Ateşe seni atmaya kıyamam” deyip de, yangınlarda bırakıp, ardına bakmadan zindanlarda çürütmediler mi Gazali’leri?

Bir bilseydin o ateşlerin beni nasıl yaktığını… Son firavunmuş! Ne sonu? Son diye bir şey yok! Onlar ancak yeryüzünü ateşe verirler ama kendilerini de yakarlar… Oysa senin davana olan yangınından uzak ülkelerde, sana binlercesi gönüllü çıkar.    

Şimdi sen binlerce şehidin hüznünü yaşamaktasın. Ben senin özgürce kanat çırpışlarından sonsuz haz alırken, uzak kafeslerdeki ayakları bağlı sözde özgür kuşların âhını duymaktasın. Asırlar öncesinden gelir inleyişleri! Harun’dan-Musa’ya…
 
Dokunur gelecek zamanların sende bıraktığı sancısına. Her dokunuş aslında vicdanınadır. Ve ben gölgeni düşürdüğün her gecede sahiplenmediğim sana değil, sahiplendiğim davamın, inancımın aşkına dinle!

Gülleri tutmasak ta ellerimizde, içimizde kor ateşle yürürüz, ölümün üzerine… Özlemler yok, gözyaşları yok! Çünkü bizim sevdamız özlemekten de çok öte… Yine de sen, hayatı dişlerinin arasında lokma zannedenlere inat; hayatı şahadet şerbetine kat!

Hani Zeynep Gazali Hanımefendi diyordu ya: “Allah’ın izniyle, Kur’an’ın ve sünnetin hedeflerini kavrayan ve yolun uzunluğunu idrak edenler, İslam toplumu dirilinceye ve insanlık Kur’an’la sünnetin sancağı altında gölgeleninceye kadar haktan, hayırdan ve O’na davet etmekten sapmayacaktır. Hak yolda ve sebatla yarışıyoruz. Karşılaştığımız bütün şeylerin karşılığını Allah’tan bekliyoruz.”

Selam ve dua ile…


Yazarın Diğer Yazıları