BİR BAŞKOMUTAN VE BİR HALİFE -2

Ramazan-ı Şerifin 27 nci akşamı... Yani Kadir Gecesi... Şanı yalnız Arap Yarımadası'nı değil, İran'ı, Konstantiniye'yi ve nihayet Endülüs'ü bile istilâ etmiş olan Hz. Ömer (Ra) bir Sahabe'nin evinde iftar sofrasında... Ev sahibi zat: "- Buyur Yâ Emirel - Mü'minin, şu sizin için" diyor. "- Nedir o?"
"- Bal şerbeti! Zatınız için saklamıştık da."

Halife-i Müslimin birden irkiliyor ve topraktan mamul bardağın içindeki bal şerbetini işaret ederek:
"- Götürün bunu, götürün," diyor ve ilâve ediyor:

"- Ne zaman idaresini üzerime aldığım Müslümanlar sofrasında bal şerbeti içmeye başlarlarsa, ben de o zaman bu şerbeti içebilirim. Yoksa idarî ağırlılarını sırtımdaki bir dağ gibi vücudumda da hissettiğim Müslümanlar, içmeye kuyu suyu dahi bulamazken, benim burada bal şerbeti içmem İslâm Adâleti ile asla bağdaşamaz!"

Ey basiret sahipleri ve ey dünyayı İslâmsız kurtaracağını sanan "İzm" ciler ve sâireler! Boşuna zahmet çekmektesiniz! Dünyanızı ıslâh için aldığınız bütün tedbirler, düşündüğünüz bunca çâreler insanın zahirine hitap eder, vicdanına nüfuz edemez...

İslâm ise islâhatını evvelâ beşeriyetin kalbinde, vicdanında yapar... Sonra da, çöllerde kervan vurup kız çocuklarını bile diri diri gömecek kadar katı kalpli olanları böylece gördüğünüz gibi dünyanın örnek insanları yapar, insaniyetin Âlâ-yı illiyyinine çıkartır... (En yüksek derecelerine)

 Askeri sıcak su içtiği için kumandan soğuk suya iltifat etmez. Milleti kuyu suyu bulamadığından Halifesi ikram edilen bal şerbetine elini uzatmaz!

İsterseniz şahıslarında İslâm’ın ihtişamını tamamıyla müşahede ettiğimiz İslâm büyüklerinin bu aziz hatıralarından birini daha yâd etmekle mevzuumuza burada nihayet verelim.

Zamanın idarecilerine bakarak "Bunca senedir Halifelik yapan Hazret-i Ömer kimbilir ne kadar zengindir? Demeyiniz. Hilâfeti sırasında Abdurrahman bin Avf'a bir adam göndererek ondan (455) dirhem ödünç para istiyor ve bu parayı da lükse değil de ailevî ihtiyaçlara sarfedilmek için istediğini açıklıyor.

Abdurrahman bin Avf ise, para yerine kendisine şu aklı veriyor:

"- Yâ Emirel-Mü'minin! Parayı benden mi istiyorsunuz. Hâlbuki BeytülmaI (devlet hazinesi) senin yanındadır; şimdilik oradan al; sonra yerine koyarsın."

Hayatının tek düsturu Allah korkusu, din ölçüsü olan Emirel - Mü'minin ona şu cevabı veriyor:

- Yâ Abdurrahman! Ödünç parayı senden istiyorum, çünkü, sana borçlanırsam bir emr-i Hak vukuunda veya borcumu ödeyememe halinde mirasımdan bir parça vererek seninle helâlleşmak kolay olur.

Devlet hazinesine borçlandığım sırada bu emr-i Hak vukubulursa o zaman devlet hazinesinde hissesi bulunan bütün Müslümanlarla helâllaşmak mecburiyetinde kalırım. Bu takdirde mirasım kâfi gelmeyeceği gibi mizanımdaki sevabım dahi beni kurtaramaz." Ahmed ŞAHİN

Selam ve dua ile…


Yazarın Diğer Yazıları