Bir mumdan bin mum yanar

İnsanın ne ruhunu bedeninden, ne de bedenini ruhundan soyutlayamayacağı gibi, toplumu dışlamakta mümkün değildir. Çünkü bunlar arasında olağan üstü bir bağ bir iletişim ve bir bütünlük söz konusudur. Aynı şekilde insanı ailesinden ve toplumundan ayrı düşünmek mümkün değildir. İnsan o toplumun ve o arzın bir parçasıdır.
Toplum bir vücutsa, insan o vücuttaki bir hücredir. Dünya insan için yaratılmış sonra da onun hizmetine verilmişse, insanlarında birbirine yardımı ve hizmeti kaçınılmazdır ve gerek duyulur. Çıkılamaz badireleri atlatabilmek için birlik ve beraberliğe ihtiyaç vardır.
“Bazıları “baş başa verince kafalar kırılır” gibi anlam içermeyen bir düşüncenin içerisinde yardım almayı reddederler. Yardıma ihtiyaç hissettiği, mecbur kaldığı zamanda kimseyi etrafında bulamaz. Onun için hareketlerimiz ve davranışlarımızda herkese karşı eşit mesafeli olmalıyız. İnsan istese de istemese de imtihan olmakta olduğu bu yer küre ve onun üzerinde olan şeylerle hem psikolojik boyutta, hem de madde boyutunda bir iletişim kurmak zorundadır.
İnsanlar, dostlarını ve arkadaşlarını kendi karakterlerine benzer, hayat anlayışlarına uygun, ortak noktalarının çok olduğu ve anlaşabilecekleri insanlardan seçerler. Bunun doğal bir sonucu olarak, belli anlayışları paylaşan insanların birbirleriyle kaynaştıkları görülür. Konumuzu bir kıssa ile bağlayalım.
Küçük bir kasabanın dört ayrı mahallesi varmış. Birinci mahallede Evetama'lar yaşıyormuş. Evetama'lar ne yapılması gerektiğini bildiklerini düşünürlermiş. Yapma zamanı geldiğinde ise "evet, ama" diye cevap verirlermiş. Cevapları hep yanlış olurmuş. Suçu başkalarına atmakta da ustaymışlar.
İkinci mahallede Yapıcam'lar yaşarmış. Ne yapacaklarını bilirlermiş. Kendilerini yapacakları şeye adım adım hazırlarlarmış, ama yapacakları sırada şanslarını kaçırdıklarının farkına varırlarmış. Bu mahallede insanların dizleri dövülmekten yara bere içindeymiş. Yaşamı ertelememek için verdikleri kararı bile ertelerlermiş.
Üçüncü mahallede yaşayan Keşkeci'lerin, hayatı algılama güçleri mükemmelmiş. Neyin yapılması gerektiğini daima en isabetli şekilde bilirlermiş ama her şey olup bittikten sonra. Keşke'cilerin de başları kanarmış hep, duvarlara vurmaktan!
Kasabanın en yeşil bölgesinde, en güzel evlerin olduğu mahallede ise İyikiyaptım'lar otururmuş. Keşkeci'ler bu mahallede yürüyüşe çıkar, etrafa hayranlıkla bakarlarmış. Yapıcam'lar Keşkeci'lerle birlikte bu mahallede yürüyüşe çıkmak ister ama bir türlü fırsat bulamazlarmış.
Evetama'lar ise mahallenin güzelliğini görmek yerine, ağaçların gölgelerinin yeterince geniş olmadığından, güneşin daha erken saatte doğması gerektiğinden şikâyet ederlermiş. İyikiyaptım mahallesindeki insanların kusuru da, beyinlerinde mazeret üretme merkezlerinin olmayışıymış!.
Bu yüzden ne birlik ne de beraberlik sağlanabilmiş.
Selam ve dua ile…


Yazarın Diğer Yazıları