BİR ZAMANLAR TÜRKİYE’DE BUGÜN -1

Bundan tam 73 sene önce bugün, Arapça ezan okunmasın diye bir yasa çıkarılmıştı. Ülkemiz; tarihinin en büyük mücadelesi olan savaşın geride bıraktıkları acılarını henüz silmeye başlamıştı ki, birileri düğmeye basarcasına yeni bir kaosun içerisine sürükleniyordu.

Çoğunluğu Müslüman olan halkın; dininin şahadet temeli sayılan ezanı, “Artık Türkçe okunsun” diyerek Türkçeleştiriyor ve kafaları karıştırıyordu. Bir ikilem içerisindeydi halk… Arapça mı, Türkçe mi söylemlerini sindiremiyordu.

Yıl 1941... Camilerin cemaate hasret kaldığı dönemde bu beklenmedik gelişme karşısında hakkını arayan ezan mağduru vatandaşımız, Yargıtay’a başvurup yasakların kanundaki yerinin gösterilmesini talep etmişti.

Yargıtay mağduru haklı bulur, mahkemeler Arapça ezan okuma suçunu işleyenleri serbest bırakır. Yine Arapça ezanlar yükselmeye başladığı bu sırada yine kafaları karıştıran bir iktidar freni olur.

Bu uygulamayı durdurmuştur zamanın iktidarı… 2 Haziran’da Devrim Kanunu çıkarılıp Arapça ezan ve kamet okuyanlar üç aya kadar hapis, 10 liradan 200 liraya kadar para cezasına çarptırılacaktır.

Zihinleri ikiye bölen bu uygulamaların sene-i devriyesinde, 16 Haziran 1950 tarihine kadar sürdüğü bir anda Demokrat Parti ezanın yeniden Arapça okunabilmesi için yasa çıkardı. Bu o elim yasanın sonu olacaktı.

Halkın topyekûn karşı koyduğu bu hassas en yücelerden saydığı değerine: “Bundan böyle Ezanın Türkçe okunması yasaklanmaz!” Denildi ve o günden sonra bir daha ‘Tanrı uludur’ sesi yükselmedi minarelerden…

Uğraşılmak istenen ezan mıydı yani bu milletin dinimiydi yoksa altında başka sebepler mi vardı? Doğrusu bunu hiç kimse anlayamıyordu… Halk bu konuda keskin ama sade düz bir mantık yürütüyordu: “Benim ezanıma kimse dokunamaz!”

Ayhan Yıldırım, editörlüğünü üstlendiği “Ezanın Yasaklı Yılları” kitabında Gazi Mustafa Kemal ile Reşit Galip’in Dolmabahçe’deki çalışmalarında şu dört madde üzerinde karar kıldıklarını anlatır:

“Müslümanlığın bir Türk dini olduğu ispat edilecek. Dinde ibadetin Allah’la kul arasında bir kalp bağlılığı olduğu tezi inkişaf ettirilecek... Kulun, tanrısına ibadet ederken söylediklerini kalbinden söylemesi lazımdır; bunun için dualar anadilde yapılmalıdır. Bu fikirde ittifak hâsıl olduktan sonra duaların Türkçeleştirilmesi hususunda bir iş bölümü yapılacak”.

Konumuz kaldığı yerden devam edecek…

Selam ve dua ile…


Yazarın Diğer Yazıları