BİRİNİ HİÇ TECRÜBE ETTİNİZ Mİ?

Ferdi ve sosyal hayatın içerisinde bir hayli ilginç ve akıl almaz olaylar yaşanır. Hiç beklenilmeyen hadiseler ortaya çıkar. Bu hadiselerin faturası çok ağır olabilir. Böyle bir duruma düşmemek için “Sütten ağzı yanan, ayranı üfleyerek içer” diye bir deyim kullanılır.

Tecrübeler, hayat okulunun en iyi öğreten öğretmenleri olurlar. Edinilmiş bir tecrübeyi icraata koymak bir zarar vermez ama denenmemiş haller, pişmanlığa maruz bırakabilir. Bu nedenle tecrübe edilmeyen şeyleri, başkalarına tavsiye etmek doğru olmaz. Spuitems'in bu konuda güzel bir sözü vardır: “Tecrübe pek zalim bir öğretmendir. İnsanı evvelâ imtihandan geçirir, sonra dersi öğretir.” Der.

Tecrübe bilgiyi artırır. Bu yüzden “Çok yaşayan mı, çok gezen mi bilir?” diye söylenir. Çok gezenin edineceği tecrübe, çok yaşadığı halde tecrübe edinmeyenden daha fazladır, demektir. Bu yüzden “Benim tecrübem bana yeter” diyerek böbürlenmek her zaman yanılgıya düşürür. Çünkü “İnsanların bildiği yanıldığına yetmez” denilir ve doğrudur da...

Binlerce şeyi biliyor da olsak, yine de bir tecrübeliye danışmak her zaman yararımızadır. Birini hiç tecrübe ettiniz mi diye sormuyorum sadece kayda değer bir öykü anlatmak istiyorum… Babasının işi nedeniyle çocuğun orta öğretimi kesintilere uğramıştı. Orta ikideyken, büyüdüğü zaman ne olmak ve yapmak istediği konusunda bir kompozisyon yazmasını istedi hocası.

Çocuk bütün gece oturup günün birinde at çiftliğine sahip olmayı hedeflediğini anlatan 7 sayfalık bir kompozisyon yazdı. Hayalini en ince ayrıntılarıyla anlattı. Hatta hayalindeki 200 dönümlük çiftliğin krokisini de çizdi. Binaların, ahırların ve koşu yollarının yerlerini gösterdi. Krokiye, 200 dönümlük arazinin üzerine oturacak 1000 metrekarelik evin ayrıntılı planını da ekledi.

Ertesi gün hocasına sunduğu 7 sayfalık ödev, tam kalbinin sesiydi.. İki gün sonra ödevi geri aldı. Kâğıdın üzerinde kırmızı kalemle yazılmış kocaman bir "0" ve "Dersten sonra beni gör" uyarısı vardı. "Neden "0" aldım?" Diye merakla sordu hocasına, çocuk...

"Bu senin yaşında bir çocuk için gerçekçi olmayan bir hayal" dedi, hocası... "Paran yok. Gezginci bir aileden geliyorsun. Kaynağınız yok. At çiftliği kurmak büyük para gerektirir. Önce araziyi satın alman lazım. Damızlık hayvanlar da alman gerekiyor. Bunu başarmanın imkânsız eğer ödevini gerçekçi hedefler belirledikten sonra yeniden yazarsan, o zaman notunu yeniden gözden geçiririm."

Çocuk evine döndü ve uzun uzun düşündü. Babasına danıştı. "Oğlum" dedi babası "Bu konuda kararını kendin vermelisin. Bu senin hayatın için oldukça önemli bir seçim!" Çocuk bir hafta kadar düşündükten sonra ödevini hiçbir değişiklik yapmadan geri götürdü hocasına…

"Siz verdiğiniz notunuzu değiştirmeyin" dedi. "Ben de hayallerimi. O, orta 2 öğrencisi, bugün 200 dönümlük arazi üzerindeki 1000 metrekarelik evinde oturuyor. Yıllar önce yazdığı ödev şöminenin üzerinde çerçevelenmiş olarak asılı.

Öykünün en can alıcı yanı şu:  Aynı öğretmen, geçen o yaz 30 öğrencisini bu çiftliğe kamp kurmaya getirdi. Çiftlikten ayrılırken eski öğrencisine "Bak" dedi, "Sana şimdi söyleyebilirim. Ben senin öğretmeninken, hayal hırsızıydım. O yıllarda öğrencilerimden pek çok hayal çaldım. Allah' tan ki, sen, hayalinden vazgeçmeyecek kadar inatçıydın."

Selam ve dua ile…


Yazarın Diğer Yazıları