BU KADIN NEDEN AĞLIYOR?

Dolmuşta birkaç yolcu kalmıştı. Birbirini tanıyanlar kendi aralarında konuşurken, tanımayanlar ise yolu kısaltmak adına araya laf atıyor birileri cevaplıyordu. Sessiz sedasız yerimde olanları izledim. Konuşmak yerine onlara ister istemez kulak misafiri oluyordum. Aslında halkın öyle özel dertleri vardı ki, kimseyi tanımadıkları halde o özel hallerini bile açabiliyorlardı.
Keşke herkes bu dertlere istese de istemese de kulak misafiri olabilseydi hakikaten yardım eli uzatmak içten bile değildir. Dinlerken hüzünleniyorsunuz. Kendi dertlerinizi unutuyorsunuz. Kendinizde bile olabildiği benzer dertleri dinlerken “bunları zaten ben yaşıyorum” diyemiyorsunuz. “ah! Keşke bende olsaydı…” demekten alamıyorsunuz düşüncelerinizi…
Şoför hemen yanındaki yaşlı bir adamla konuşuyordu. Ortak bir konu da buluşmuşlardı. Birinin tanıdığını diğeri de tanıyordu. Yol uzun olduğundan biraz da şoförün işine gelmişti aralarındaki bu sohbetler… Yanındaki yaşlı yolcunun yüzündeki kısa seyrek sakallar, arkada oturan orta yaş üzeri bir hanımın dikkatini çekmiş olacak ki, bütün aradaki konuşmaları bastıracak şekilde seslendi:
- Hacı amca! Bana dua et! Dedi titreyen sesiyle… Sanki dokunsalar ağlayacak gibiydi kadın… Yaşlı adam: “Dualar müşterek kızım! Buyur!” Diye karşılık verdi. Kadın birden ağlamaya başladı. Dolmuşun içindekiler anlaşmış gibi adeta aynı anda seslerini kesip kadına dönüverdiler. Ağlayan kadının dışında hiç kimsenin ağzını bıçak açmıyordu. Merak ve endişe birbirine karışmıştı.
Ben sadece gözlemliyordum. Mühim olan kadının hali değil de, onu tanımayan insanların ağlayan birini nasıl sahiplendiği ilgilendiriyordu. Tahmin ettiğim gibi az sonra nasihat edenler çoğalacaktı. Hani yardım etmek istemeyen kişi hemen nasihate başlarmış ya öyle de oldu… Fakat kadının isteği kimseden yardım almak değildi sadece dua istiyordu.
İşte bu yüzden sakalı yüzünden Allah’a yakındır inancıyla ilk yaşlı adamdan istemişti. Sonra da herkesten kendisine dua edilmesini söyledi. İçeridekilerden para toplamak amacıyla bu işi yapsaydı farklı şeyler söyler rol yapardı. Fakat kadın rolden çok uzaktı. Oğlu yüzalmışsekiz bin lira para batırmıştı her ne iş yapıyorsa…
Kadın, çantasına koyduğu eşarpları satmaya gittiğini, bu parayla evine ekmek almak istediğini anlatıyordu. Herkesin üzüntüsü bir yana neredeyse kadının düştüğü bu hale ağlayanlar bile oldu. Ne yazık ki hiç kimse kadından bir tane eşarp almadı. Sadece üzüldüler! Diyorum ya ben gözlemliyordum. Derdim kadının düştüğü hal değil, herkesin düşebileceği yanlışlıklardı.
İçimden bende dua ettim. Keşke şartlarım uygun olabilseydi. Bir başlangıç yapabilseydim sanırım dolmuşun içerisi alış-veriş yeri olabilirdi ama olmadı. Herkes gibi sonunda bende çok üzüldüm! Ama yapacak bir şey yoktu. Düşünüyorum da, dün gördüklerim bir tanesi fakat böyleleri yüzlerce… Bütün dünya ülkeleri aynı sıkıntı ile kıvranıyor.
Sakın bu, tövbe eksikliğinden olmasın? Ya da şükür?
Selam ve dua ile…


Yazarın Diğer Yazıları