ÇALIŞMAK… HEP ÇALIŞMAK…

Çalışmak, insan bedeninin faal durumunda, bir iş yapıyor olmasıdır. Şayet bu faal işler bilinçle ve faydalı durumlarda yapıldığında daha da kıymet kazanır. Bilginin efendisi olmak için, çalışkanlığın uşağı olmak lazımdır. Çünkü durgun su bile yosun tutar.

Kaldı ki her nimet ve kazancın faydası ve meşruiyeti, karşılığındaki ekmek ve çile kadardır. Nasıl ki çalışmayan öğrenci, cebinde parası bulunmayan müşteri gibi sıkıntı çekerse; tembellik ya da işsizlik, sadece kendisini değil, aileyi ve toplumu bile rahatsız eder.

Çalışan aptal kişi dahi, boş oturan akıllıdan daha yararlı olur. Çalışmanın amacı boşuna olmamalı mutlaka değer kazanabilecek, övülmeye layık olabilecek işler yapılmalıdır. Çünkü zaman öyle hızlı akıyor ki, geriye çevrilmesi ise hiç mümkün değildir. Bunun için “hayatta rövanş yoktur” derler.

Bir de çalışan insanlar, birilerine ve hatta düşmanlarına karşı bile kötülük düşünmeye vakit bulamadıklarından dedikodu, gıybet ve her türlü kötülüğü yapmaya bile fırsat bulamazlar. İyilik vasıflarına kolaylıkla ulaşabilmek budur.

Çalışmayan insanlar ise, kendilerini kötülükten her türlü hileyi düşünmekten kurtulabilir mi?
Çalışmalar her türü ne olursa olsun, ya Hakk'a veya halka yaramalıdır. Çünkü üçüncüsü ya kötülere veya şeytana yarar ki, o da boş durmaktır. Bunun için milli şairimiz ne güzel söyler:

“Kim kazanmazsa bu dünyada ekmek parası,
Dostunun yüz karası, düşmanının maskarası.”

Yaşamak için çalışmaya mecburuz. El âleme avuç açmamak, yüzsuyu dökmemek, izzetle yaşamak için bu şarttır. Akıl, mantık ve insanlık olduğu gibi dinimiz de bizden bunu ister.

Allah Resul’ünün, "Allah'a yemin ederim ki, bir kimsenin ip alıp sırtıyla odun taşıyarak rızkını kazanması birisine gelip de bir şeyler istemesinden daha hayırlıdır" buyurması, inanan insanın hayatında çalışmanın önemim gösterir.

Cuma Suresi'nde "Namaz kılındığında yeryüzüne dağılıp Allah'ın lütfundan rızkınızı arayın" buyrulmasında da çalışmaya teşvik vardır. Maddeten ve manen kalkınabilmek, bedenen ve fikren bir şeyler ortaya koyabilmek ancak çalışmakla mümkündür.

Meşru dairede çalışma, helal rızık peşinde koşma bir kısım günahları bağışlattıracak derecede büyük bir öneme sahiptir. Resûlullah'ın öyle teşvik ve tavsiyeleri vardır ki, bunları öğrendikten sonra müminin boş durması, kendini tembelliğe atması düşünülemez.

Bir tatlı su kenarına çekilip dünyadan el etek çekmeyi, kendini ibadete vermeyi arzulayan bir sahabesine, Peygamberimiz, "Öyle yapma!" buyurmuştu. "Çünkü sizden birinizin Allah yolunda çalışması yetmiş sene (nafile) namaz kılmaktan daha üstündür."

Çalışa çalışa elleri nasır tutmuş bir sahabesini görünce de "Bu eller öyle mübarektir ki, bunları Allah da sever, Peygamberi de" buyurmuşlardır.

Selam ve dua ile…


Yazarın Diğer Yazıları