ÇOBAN BABA -2

Kimdi bu Çoban Baba?

Sürüsünü almış, otlata otlata dağa doğru çıkıyordu. Bazen bir çam altında mekân tutup yanık yanık kaval çaldığı olurdu. Derin adamdı, âşık adamdı. Yürümeye, koyunları da kendisiyle birlikte gelmeye devam ediyor, fakat Çoban aradığı suyu bulamıyordu. Sanki dağlar, âşık Kerem'in, susuz kalasın, kararıp gidesin, diye beddua ettiği Karadağ'a dönmüştü.  

Çoban'ın susuzluğu gittikçe arttı. Dudakları şahrem şahrem yarıldı. Ciğeri göz göz dağlandı.
Çoban baktı ki, susuz olan yalnız kendi değildir. Oğlaklar, kuzular dilleri dışarda meleşiyor. Koyunların başları önlerine düşmüş.

Koçlar huysuz ve öfkeli. Gün akşama dönünceye kadar, bütün sürü su arıyor Köpekler ayaklarıyla yeri deşiyor, çoban o çalının dibinden ötekine koşuyor, nafile! Sonunda yorgun ve takatsiz düştü.
Mis gibi kokulu bir mersib kümesinin dibinde toprağa çöktü.

Başını niyaz secdesine eğdi:

"Rabbim" dedi, "Güzel Rabbim! Sürüm de ben de susuzluktan mı ölelim? Rahmet deryaların mı tükendi? Sesim sana yabancı mı geliyor? Bu güne kadar bir dediğimi iki etmedin Allah’ım. Benden bir suyunu mu esirgeyeceksin? Ben susuzluktan ölsem bir şey lazım gelmez, ama bu hayvancıkların meleşmeleri sana da acı gelmiyor mu?"

Çoban hem söylüyor, hem ağlıyordu. O kadar çok ağlıyordu ki, gözünün yaşı toprağı yıkıyordu. Başı hâlâ o toprakta secdedeydi. Birden dudaklarına serin ve leziz bir zevk değdi... Önce ne olduğunu anlayamadı.

Serinlik bütün yüzünü kaplayınca başını kaldırdı ve hayretle gördü ki, yerden bir pınar patlamış, gürül gürül kaynıyor. Serin, tatlı, ışıl ışıl…
Şimdi Çoban daha çok ağlıyordu. Niyazı olmuş, Rabbi onun sesini duymuştu. Bu sevinçle, az evvelki vaadini unutacak değildi. Çoban onun için tekrar konuştu:

"Artık ölebilirim güzel Allah'ım, dedi. Artık ölebilirim. Bu su beni ihya etti. Değil mi ki sürüm susuzluktan kurtulacak, değil mi ki sen beni duydun, rahmet hazneni benden esirgemedin, artık bu can bana lâzım değil!"

Çoban Dede'nin canı Hakk'a lazımdı, alışverişi oracıkta tamamlayıverdiler. Sürü, gidenden, gelenden habersiz suya baş uzatmıştı. Yalnız çoban köpekleri huysuz, endişeli, mahzun homurdanıyorlardı.

Çobandede dağında, bu su hâlâ akıp gider. Yalnız sürülerin dağda olduğu mevsimde… Sürüler inince su da kesilir. Düşman o yaylaların üzerine kara bir bulut gibi indiği zaman Köse Mehmet geçidini kendilerine gösteren ağzı karanın köyü de dâhil her yeri yakıp yıkmış Çobandede'nin manevi himayesindeki yerlere el sürülememiştir.

Selam ve dua ile…


Yazarın Diğer Yazıları