DİL YARASI

Bir milleti meydana getiren başlıca unsurlardan ikisi, Dil ve Din diye tarif edilir. Dinde de dilin yeri, önemi büyüktür. İrfan hazinemizden faydalanmak için, uydurmacılığa milletçe karşı çıkmak millî bir vazifedir. Dili korumak, vatanını korumakla birdir. Dil, bir ulusun aynasıdır. Bu aynaya baktığımız zaman, orada kendimizin gerçek yankısını görürüz. Çünkü kuşlar ayaklarıyla, insanlar dilleriyle yakalanırlar. Dil, düşüncenin hizmetçisi ise de, çoğu kez efendisi olur. Bu nedenle dilimizi daima iyi kullanmak zorundayız. Çünkü dilimiz bizi ya mutluluğa ya da felakete götürebilir.

Dilin önemini bilen millet düşmanları, din ve dilimizi bozmak, millî kültürümüzü çökertmek için dinde ve dilde anarşi meydana getirmeye çalışmışlardır. Dünyada hiçbir dil, saf olmadığı gibi, saf olması da mümkün değildir. İngilizcenin yarıdan fazlası Fransızcadır. Fransızcanın, hemen hepsi başka dillerden gelmiştir. Çoğu Latin ve Grek asıllıdır. En saf olan Arapça 'da bile İbrani, Süryani, Türk ve Avrupa menşeli birçok kelime vardır.

Kamyon, tren, kravat, sonu ist ile biten sosyalist ve kapitalist, sonu tör ile bitenler, traktör ve vantilatör, sonu siyonla biten enflasyon, istasyon gibi Fransızca'dan gelen kelimeler; çek, maç, gol gibi İngilizce'den;  fasulye, polis, anahtar gibi Yunanca'dan; nisan, şubat gibi Süryanice'den; kitap, kalem, insan, vatan, halk gibi Arapça'dan; çoban, kâğıt, çarşaf gibi Farsça'dan gelen kelimeler ile mazot (Rusça), çay (Çince), makarna (İtalyanca), gibi kelimeler, dilimize yerleşmiştir.

Konuşmasını, söz söylemesini bilmeyenler, hem kendilerine, hem de karşılarındakine zarar verirler. Dil, ağzın içinde, her yana hareket edebilen, kemiksiz bir organdır. Ayrıca, başkalarıyla anlaşmamıza, konuşmamıza yarayan kelimelere de "dil" diyoruz. Kelimeleri değişik anlamlarda kullanmak; söylenilen bir sözün biraz sonra tam tersini söylemek; düşünmeden, gelişigüzel konuşmak, yani gevezelik etmek, ağzın içinde her yana dönebilen organa benzetilmiştir. Yunus Emre'nin şu dizeleri, konuşma sırasında kullanılan kelimelerin ne kadar dikkatli seçilmesi gerektiğini anlatır:

    "Söz ola, kese savaşı
     Söz ola, kestire başı
     Söz ola, ağulu aşı
     Bal ile yağ ede bir söz."

Yerinde, zamanında konuşmasını bilmeyen insanlar vardır. Bir kez ağızları açılmaya görsün. Ne söyleneceğini, nerde durulacağını kestiremezler. Ortalığı birbirine karıştırırlar. Kırılmadık kalp, incinmedik gönül kalmaz. İnsandan insana yol olan bütün bağlar kırılır. Yapayalnız kalırlar ortalıkta. Ne arkadaşları, ne yoldaşları olur böylelerinin. Acı dillerinin cezasını çekerler ömür boyunca. Başları rahatlık nedir bilmez.

Örneğin, Anadolu'da: “Buğday ekmeğin yoksa buğday dilinde mi yok” denir. İnsanlara yardım etmek, mutlaka para ile pulla olmaz. Bazen onların gönüllerini alarak da yardım edilebilir. Bu da tatlı dilli olmaya bağlıdır.

İnsanı anlamakta, dil önemli bir belirtidir. İnsanın iyiliği ve kötülüğü konuşmasından belli olur. Çünkü dil, gücünü yürekten, bilinçten alır. Kötü yürekli, bilinçsiz birinin ağzından iyi, hoşa gidici sözler çıkmaz. Her sözüyle can yakar, kalp kırar. Öte yandan iyi bir insanın ağzından da kötü sözler duyulmaz. Ne demişler: “Bıçak yarası geçer ama dil yarası geçmez”

Selam ve dua ile…


Yazarın Diğer Yazıları