DİLİN KEMİĞİ YOKTUR -2

Malumdur ki, dizginsiz dil, belâ getirir. Ha, deniz suyunun tuzluluğunu bir damla balla gidermeğe kalkışmışsınız, ha, kötüleri tatlı dille yola getirmeğe… Dil, bir ulusun aynasıdır. Bu aynaya baktığımız zaman, orada kendimizin gerçek yankısını görürüz.

Bazen onların gönüllerini alarak da yardım edilebilir. Bu da tatlı dilli olmaya bağlıdır. İnsanı anlamakta, dil önemli bir belirtidir. İnsanın iyiliği ve kötülüğü konuşmasından belli olur. Çünkü dil, gücünü yürekten, bilinçten alır.

Kötü yürekli, bilinçsiz birinin ağzından iyi, hoşa gidici sözler çıkmaz. Her sözüyle can yakar, kalp kırar. Öte yandan iyi bir insanın ağzından da kötü sözler duyulmaz. Ne demişler: “Bıçak yarası geçer ama dil yarası geçmez.”

Çoğu kimseler ölçüp tartmadan söyledikleri hoş olmayan sözlerine kılıf uydurmak için : “Ne yapalım, dilin kemiği yok” derler. Uygun-uygunsuz konuşup dururlar. Evet, doğrudur: Dilin kemiği yoktur; lâkin sorumluluğu vardır. Bu sorumluluğun bir gün mutlaka hesabı sorulacaktır.

İnsanımız yaptıklarından, yazdıklarından, konuştuklarından sorumluluk taşımaktadır. Ağzından çıkan kelimelerde gerekli dikkat ve özen göstermiyor. Yanlış bir sözün bir kişiyi mahvedeceğini, bir aileyi yıkabileceğini, bir toplumu çökertebileceğini düşünmüyor.

İnsan bilmeli ki, Müminin lisanı, kalbinin ötesindedir. Bir şey söyleyeceği zaman, önce düşünür sonra konuşur. Bunun aksine münafığın kalbi dilinin ötesindedir ve düşünmeden söyler

Hâsılı, «dilin kemiği yok» diye her ağzımıza geleni söyleyemeyiz. Sözlerimizdeki sorumluluğu unutmamalıyız. Dilin kemiği yoktur, lâkin konuştuklarımızın sorumluluğu vardır. Bu sorumluluğa inananların konuştukları hak sözlerdir.

Dilin kemiği yok ya, bir gün Akşehir'de bir üzüm bağı gayet ucuza satılığa çıkarılmış. Ucuz malın müşterisi çok olur. Bu alıcılardan biri Nasrettin Hoca'ya gelerek: - Şu bağı benim hesabıma alıver. Sonra sen hatırlı adamsın, iyi dil dökersin, seni bağ sahibi kırmaz. Biraz daha indirim yaptır da bağa daha ucuz bir fiyatla sahip olayım, der.

Hoca bu ahbabının ricasını yerine getirmek için bağı satışa çıkaran adamı bulur ve bağı satın alır. Bir süre sonra kendisine rica eden müşteri arkadaşı Hoca'ya: - Nasıl bağı, benim hesabıma pazarlık ederek daha ucuza alabildin mi? diye sorar. Hoca: - Merak etme! Bin dereden su getirdim, senin hatırına binbir türlü dil döktüm, kısacası senin istediğinden daha fazla indirim yaptırdım. Der.

—  Hocafendi. Elbette senin bu kadar gayretini yabana atacak değilim. Çok büyük hizmetin geçti. Bu gayretine karşılık sen de ondan ayrıca bir şey isteyebilirdin! Deyince Hoca:

—  İşte ben de bağ sahibi ile en son konuşmamızda kendim için de iki çift söz sarfederek dil döktüm ve bağı kendime aldım, der. Selam ve dua ile…


Yazarın Diğer Yazıları