Editörden…

    İnsanoğlunun, hayatının her safhasında; düşünce ve duygularını yansıttığı anlar vardır. Bazen bir toplumun içinde, bazen de yalnızlığın sessizliğinde yaşanılır. Bunlar; bazen kâğıtların gizeminde karalanır, bazen de bir söz olur uçar. Gerçek şu ki; hakikatin sonsuzluğunda silinmeyecek kadar derin izler bırakarak, yazı kalır ve nice nesiller bundan faydalanır.
    Gözler bakmak için vardır. Fakat düşünemezler. Hisler ise; sadece görmekle yetinmez, düşünürde... Tıpkı; gülün, nergisin renkleri ne kadar güzelse, bakmaya doyulmuyorsa, iş; o güzel koku veren yaprakların tadına bakmaya gelindiğinde durum değişir.
     Her iki duyu da, insan özelliğidir. Mühim olan; güzel düşünüp, hayata güzel bakabilmektir. Açık, okunaklı, duyulmuş, derlenmiş bir kelime; yeniden karşılaşılan bir dünya gibidir. Etki; çok sözde değil, yerinde ve özlü sözdedir.
     İşte bu yaklaşımla; “Hayatın Gerçekleri” isim başlığında, gönül dünyasını bir kitabın içerisine sığdırabilmek adeta bir kahramanın atılganlığını, bir meslek olarak seçmeye benzer. Bunu başarabilmek ise yürek ister. Öyle ki kalp denen deryada, cananda yaşar, şeytanda...
     Görülen o ki; fırtınalı bir denizde, beyaz köpükler, mavi sular değil de, ruhun aynası olan gözyaşları sulamış gemileri... Sözlerin, her kâğıda dokunuşunda kalemi, kibritten daha fazla yangın çıkarıyor. Zaten bu kalem ve kâğıt değil midir dünyayı yöneten?
    Mürekkebi aşk olursa kalemin, berrak kâğıtlar, ayna gibi yansır gözler önüne... Aşk, bir amaca ulaşabilmek için, ruhunu kanatlandırır. Malı-mülkü kabul etmez ve gözlerin gönüllere aktığı yerde, çıkarsız bir dünya kurar.
    Sanat; Bir düşünüş, bir duyuş, bir işleyiş biçimi olduğu gibi, evrensel boyutuyla kendisini kabul ettiren bir yetenektir. Lord Averbury'nin ifadesiyle: “Güneşin çiçekleri renklendirmesi gibi, sanat da hayata renk verir.”
    Aslında ifade etmeye çalıştığımız konu sanattır. Unutulmasın ki, sanatın içinde bulunan gerçekler ve ayrıntılar, tarih kitaplarının değişmez sayfalarıdır. Kâinat, Yüce Yaratıcımızın bize bahşettiği en güzel harikadır. Sanatkâr ise bunu oradan çıkarabilendir. Çünkü sanat, adeta tabiatı taklitten başka bir şey değildir.
    Sanat: İnsanın, duygu ve düşüncelerini çizgi, renk, biçim, ses, söz ve ritim gibi unsurlarla güzel ve etkili bir biçimde ve kişisel bir üslûpla ifade etme çabasından doğan ruhsal bir faaliyet… Ve bunu icra edense, sanatçı…
    Günümüzde, iyi yapılan her iş için «sanat» kelimesi kullanılsa da; «sanat» kelimesi, kapsamı bakımından, pek çok oluş ve nesnelere ilişkin durumu içine aldığı göz ardı edilmektedir. Oysa sanat, insanın akıl ve zekâsını kullanarak yaptığı işleri anlatır.
    Ben sanatçı olsaydım; Sanatın bir an için, karmaşık yapısını, ilgili olduğu pek çok kavramı bir yana bırakıp, öncelikle insanlar arasında anlaşmayı sağlayan bir araç olarak görür, merhamet, sevgi ve hoşgörü aracı yapardım. En azından, yapılan bir iş veya hareketin, güzel, gelişmiş ve etkileyici bir biçimde görünmesi, onu bir sanat olarak ifade etmemize sebep olur…
    Madem, insan yaptığı işi yüceltebildikçe, ona bir parıltı katabildikçe, sanat anlayışına biraz yaklaşabilmiş sayılıyorsa; Madem sanat; ustalık, hüner, marifet anlamında ve insan aklının eşya üzerindeki pırıltısıdır, demektir. O halde bir düğmeye basit bir dokunuşla, zaman ve mekânı birkaç yüzyıl kısaltabilecek güce erişen insan düşüncesi, sözde sanatçılık gururunda ateşlenirken, neden kâinat kitabının yaratılış sebebinin zariyyat rüzgârında serinlemeyi düşünmez?
    Doğrusu ben sanatçı olsaydım; Gerçek ve kalıcı sanatkâra kul, geçici hayata kalıcı eser bırakırdım. Çünkü sanat; din ve felsefe gibi, insanı günlük hayatın dar kalıplarından kurtaran bir teneffüs anı gibidir. Sanatta güzeli, bilimde doğruyu arayan insan ruhu ve zekâsı, aslında kendini aramaktadır, diye düşünürdüm!
    Ben sanatçı olsaydım; Gökyüzünün derinliklerinden inen iki yağmur damlası veya kar tanelerinin birbirine değmeden yere inişini düşünür, onu idare eden sanata; gözlerimden minnet ve hayranlıkla iki damla yaş sunardım. Bu konuya devam edeceğiz, selam ve dua ile…


Yazarın Diğer Yazıları