Editörden

Ölümden korkma! Ölüme hazırlanmamaktan kork! Allah'sız geçen ömür, baştan başa çekişmektir. Ömür az olduğu için değerlidir. Büyük israf, ömrün israfıdır. Haksız yaşama! Çünkü ömür sermayesi insana ileri de hesabı sorulmak üzere ödünç verilmiştir.
         Unutulacaksın ey biçare hemen ölmeye gör! Alçakgönüllü, şerefli, şerefsiz, kuvvetli, zayıf, alim, cahil, zengin, fakir, deli, akıllı, sarhoş, ayık velhasıl her kim olursa olsun “Her nefs ölümü tadar.”
           Ölümü düşün! Ölümü düşünür isen hırsın yok olur. Sabırlı olursan her murada erersin. Allah sana istediğini verir, fani şeyler kalbinden çıkar, dünya ve ahretin derdi senden uzak olur. Dünya bir ticarethane olduğuna göre herkes dinine nispetinde kazanır. Hile ve riyakarlık yapan; hem dünya hem ahrette eli boş, yüzü kara olur.
         İnsanların en zekisi nefsini daima muhasebe eden ve ömründen sonrası için çalışandır. O halde: ”Hesaba çekilmeden evvel kendinizi hesaba çekiniz.”
Ölüm diye girdik söze! İstemezdik hatırlatmayı ama ne çare ki ondan kaçış yok. Ölüm deyince; Ruhun bedenden ayrılması ve insan varlığı için bir âlemden diğerine intikal etmesi akla gelir. Ehli sünnete göre ruh bakidir, yok olmaz. Canlılar doğar, büyür ve ölürler. Kur'an-ı Kerim'de ölümle ilgili pek çok ayet vardır.        
Cenab-ı Hak gerçekte insan varlığına sonsuza kadar uzanan bir ömür takdir etmiştir. Ruh, dünya hayatına bir imtihan devresi geçirmek üzere doğum yoluyla gelen insan oğluna anne karnın da dört aylık cenin döneminden sonra üflenir ve böylece dünya hayatı başlamış olur. Ruhun bedenden ayrılması ile de kabir hayatı başlar.        
Kıyamet koptuktan sonra da ahret hayatına yeni bir yaşam için geçecek olan insan oğlu dünyadaki inanç ve amel durumuna göre Cennet veya Cehennemdeki ebedî hayatta yerini alacaktır. Hayatın bu gerçeği karşısında ölüme hazırlıklı olmak her insanın şiarı olmalıdır. Ölümü anmak ve hazırlıklı bulunmak her mümin için müstehap sayılmıştır.                     Hz. Peygamber (sas) şöyle buyurmuştur: “Lezzetleri yok eden ölümü çok anın" Nesâî ile Beyhakî bu hadise şunu ilâve etmişlerdir: "Eğer dünyada ölümü çok anarsanız, onu önemsemezsiniz; az anan ise onu çok önemser."
İnsan ne zaman ve nerede öleceğini bilmez. Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulur: "Kıyametin kopma zamanına ait bilgi şüphesiz Allah nezdindedir. Yağmuru o indirir, Rahimlerde olanı o bilir, hiç bir kimse yarın ne kazanacağını bilmez hiç bir kimse hangi yerde öleceğini bilmez. Şüphesiz Allah her şeyi bilir, her şeyden haberdardır" (Lokmân, 31/34).                        Ölüm yokluk değil, hiçlik değil, bitiş değil, bir ebedi uyku değil; bilakis bir var oluştur. Aynen bir tohum gibi; yerin altına girer fakat vakt-i merhumu gelince, bir sümbül olarak arz-ı didar eder. Yine o, bir hiç hükmünde olan dünyadan her şey olan Allah'a yürüyüştür. O, bir başlangıçtır. Esas ve ebedi hayatın başlangıcı ve o bir uyanışıdır. Hazreti Ali Efendimizin ifadesiyle, “bu dünya bir rüyadır. İnsanlar ölünce uyanırlar.” Diyerek bir gerçeği vurgular.  
    Ölüm bir vuslattır; aşığın Maşuk'a, dostun Dost'a vuslatı... Sahabeden Huzeyfe el Yemanî, son demlerini yaşarken şöyle diyordu: “Dost aniden geldi, dostun gelişine pişman olan asla iflah olmaz.”
    Ölüm yıllardır süren vatan hasretinin bitişidir. Zira inanan bir insanın ana vatanı cennettir. Oraya göre bu dünya ise bir zindandan ibarettir. Hadiste, dünyanın mümin için bir zindan olduğu ifade edilir. Ölüm, bir istirahata çekiliştir. Zira insan yıllarca bu dünyanın yükünü çekmekle yorulmuştur. Ölümle o yükü sırtından atar ve rahatlar.
    Niceleri vardır ki, “ah ne olur, bir adım atsam ve sanki şu evin bir odasından diğer odasına geçer gibi öbür tarafa geçiversem” diyerek ölümü çok rahat karşılamışlardır. Fakat nice çok okumuş çok görmüş insanlar da vardır ki, ölüm karşısındaki ürpertilerini yenememişlerdir. Korkunun ecele faydası yok azizim! Aslında o hepimize nasihatçidir. İmam Gazali, iki vaiz vardır der.
    “Biri vicdan, diğeri ölüm.”
                                             Selam ve dua ile…


Yazarın Diğer Yazıları