Editörden

    1 Temmuz 1984 tarihinde Türk televizyonları renklendi. Yani renkli yayın hayatına geçti. 30 Haziran 1984 tarihine kadar ekranlarda siyah beyaz renkleri vardı. Doğrusu o yıllarda televizyonun da ayrı bir değeri vardı. Ne zaman ki renklendi, bir süre korudu yerini ama sadece meraktan! Acaba ekranlardan hayatı böyle izlemek nasıl oluyor diye…
    Renklerin arasına kırmızı noktalar gözümüze çarpmaya başlayınca, irisler büyüdü, fikirler küçüldü. Baktık ki bir bir kayıyor yıldız gibi gencecik beyinler… Reytingler, kültürümüzün üzerine bayrak açmaya başladı. Tepelerde godom somore’nin temsilcileri, çağdaşlık adıyla Lut’u tepelerden indirmeye çalışırken, kavminin nefsini zirvelere taşıdı. Homurdandı üç-beş cılız maneviyatçı gericiler…     
    “Durun!” Denildi. “Durun! Bende Müslüman’ım! Anam başörtülü, babam hacı! Ben İslam’a karşı değilim! İslam Kültürünü yozlaştıran yobazlara (!) karşıyım”
    Sesler cılızdı. Kolay bastırıldı. Sonra gelsin Avrupa’dan ithal programlar… Hay Allah! Bir zamanlar TRT’nin ekranlarında raksadenleri bile aranır oldu bir çırpıda… “Unutmak nimettir” diyen doğru mu söylemiş ne? Unutuldu her şey hatta unutuldu renkli televizyonlar… Bir döneme kültür mozaiği oluşturanlar…
    Gelen, gideni aratırmış ya… Öyle biri geldi ki, ne engelleniyor ne de engellenmesini istiyor kullanıcıları… Aradığın her şey orada… Bütün dünya orada… Bir gün “global” diye anlamadığım bir kelime duymuştum galiba buymuş… Zamanında bir dostum bana dedi ki: “Valla bu televizyon var ya tıpkı içimizdeki nefs gibidir. Onu harekete geçirirsen günaha girersin, geçirmezsen çocukların izleme isteği yüzünden ruhi bunalıma girersin!”
    Eriyip gidiyor yeni teknolojiler eskiye eskiye… Sonra akılları karıştıran bir yenisi geliyor! Galiba ben hayatımı dörde bölmeliyim bu gelişmelerin içinde… Gaz lambası gitti, elektrik geldi. Siyah beyaz gitti, renkli geldi. Renkliler eskidi, internet geldi.
    Veee, son gelişme nano’ya bıraktı yerini… Aman yanlış anlaşılmasın! Hiçbir gelişmeye karşı olan bir zihniyetim yok! Ancak bütün bunların arasında benim yozlaşan değerlerimi arıyorum. Bayrağımı, vatanımı, ezanımı arıyorum! Ben global olmak istemiyorum! Globalın merkezinde dinini ve kültürünü yaşayan özgür biri olarak kalmak istiyorum! Dar-ül İslam- Dar-ül Harp ikileminde birbirlerini kıran kardeşlerimi de görmek istemiyorum!
Allah aşkına! O kadar içtihad âlimi varken benim gibi ümmiye mi kaldı onu yorumlamak? Belki günümüze göre yeniden yazılmalı tefsirler… Bende anlamalıyım okuduğum zaman yanlışlarımı… Bağdaşmayan bir kültürün içerisinde boğulmama da izin vermeyin bilen âlimler! Sizleri engelleyen her neyse engellerin vebaline ortak olmayın!
Evde karmaşa, işte karmaşa, trafikte karmaşa, pazarda karmaşa, dolmuşta, takside, otobüste, trende, uçakta, vapurda karmaşa… Kadın erkek ilişkilerinde, arkadaşlık ilişkilerinde karmaşa, okulda, ofiste karmaşa, siyasette, seçimde, sandıkta karmaşa, kültürde, sanatta, örfte karmaşa… Hurafeler doğrularımız oldu bizim, cennet yolu cehennem, cehennem yolu cennet oldu düsturumuza…
Gelin ey âlimler! Bir araya gelin de kurtarın bizi bu keşmekeş çıkmazların içinden… Benim işime geleni söylemeyin! Rabbin emrini söyleyin bana! Beni benden kurtarın! Beni çileden kurtarın! Yeniden iman etmem gerekiyorsa yanlış inandıklarım yüzünden, iman edeyim. Sıfırdan başlayayım hayata… Öyle bir hayat ki asrısaadetim olsun!
Bir bakın uzak doğuya, batıya nelerle uğraşıyorlar? İlmi ve bilimi İslam Dünyasından alanlar bugün kıyamete hazırlanıyorlar (!)
Nasıl mı? Nasipse bekleyin, devam edecek…

Selam ve dua ile…


Yazarın Diğer Yazıları