Editörden…

    Kültürümüzün her neresine bakarsak bakalım, asırlar boyu hiç terk etmediğimiz koruma, gözetme gibi hakiki değerlerimiz vardır. Bunların başında ise sadaka gelir. Hiçbir toplumda belirgin olmayan bu durum, bizlerde sadece şekilden ibaret değildir. Hele gösteriş olursa bunun tamamen riya olduğunu hemen anlarız.
    Avrupa’da öyle ulu orta pek dilenci göremezsiniz. Şayet karşınıza çıkacak olursa belki bir kilise önünde halktan biriymiş gibi davranan ve elinde kemanıyla ben fakirim dercesine kemanını çalan birini görürsünüz. Hoş! Önüne üç beş Euro atanı da pek vereni de göremezsiniz ya…
    Düşünüyorum da; tarihin geçmiş savaş arenasında yabancılar geçtikleri yollarda hep bir yerleri yakarak, yıkarak, yağma ederek devam etmişler. Belki de savaşın bu anlama geldiğini bilmişler. Tam aksine kendi tarihimizin savaş arenasına bakıyorum… Geçtikleri her yerde bir zarar veya ziyana uğratmışlarsa, karşılığında altın keseleri asıp gitmişler. Ya da sahibine ödemişler.
    Hele asrısaadette zekât verecek bir Allah’ın kulu kalmamış… Biz kültürümüzü hakkıyla yaşayabilseydik, aynını bizde yapardık. Sadaka verecek fakir bulamazdık. Buna rağmen merhamet sahibi insanlar, din kültürü bilincine varanlar bu fedakârlığı severek yapabiliyorlar. Geçmişteki örnekleri çoğaltmak mümkündür.
    Bir gün Hatem-i Tai, fakir bir gencin hanesine misafir olur. Gencin on koyunu vardır. Derhal birisini kesti, pişirdi ve önüme getiriverdi. Tai, koyunun bir parçası hoşuna gidince iştahla yedi. Bu kısmının çok güzel olduğunu söyleyince delikanlı kalktı, elindeki koyunları tek tek kesip Tai’nin sevdiği yerleri pişirip ikram etti.
    Bunun üzerine delikanlıya sitemle “niçin böyle yaptın? Dedi. Delikanlı şöyle cevap verdi: “Sübhanallah! Bir şey hoşunuza gider, o ise gücüm yeterse haset yaparak onu sizden esirgersem Araplar arasında bu pek fena bir ahlak sayılır.”  
    Hatem-i Tai memleketine dönünce dostlarına bu durumu anlattı. Onlarda sordular: “O gencin bu hizmetine mukabil siz ne verdiniz?” dediler. Tai: “Üç yüz kızıl tüylü deve ile beş yüz koyun verdim” dedi. Dostları “bu halde sen daha cömert olmuş olursun” dediler. Fakat Tai: “Ne münasebet, o nesi varsa verdi. Ben ise kudretim dairesinde olan şeylerden çoğunu değil birazını verdim” dedi.
    İşte İslam Kültürü…
    Müslümanlar inançları uğruna mal, mülk, ev, bark ne varsa hepsini terkediyorlar, Medine'ye hicret ediyorlardı. Süheyb-i Rûmî (ra) hicret için evden çıktığında müşriklerden bir grup onu geri çevirmek için arkasından yetiştiler. Bunun üzerine bineğinden inip, çantasındaki okları çıkarttı, yayını aldı ve: "Ey Kureyşliler! Sizin en iyi okçunuz olduğumu biliyorsunuz. Allah'a yemin olsun ki, çantamdaki okları atıp bitirinceye kadar bana yaklaşamazsınız. Sonra kılıcımdan elimde bir parça kaldığı müddetçe sizinle çarpışırım. Ondan sonra bana istediğinizi yapın." dedi.
    Müşrikler ise: "Sen bizim aramıza dilenci gibi gelmiştin, bizim mallarımızla zengin oldun. Şimdi canınla beraber mallarını da mı alıp götürmek istiyorsun? Hayır! Buna müsaade etmeyiz" dediler. "Peki, mal ve mülkümü size bırakırsam bana gitme iznini verir misiniz?" diye sordu. "Evet!" dediler. Bunun üzerine Süheyb (ra) bütün sermayesini onlara bıraktı ve eli boş olarak Mekke'den çıktı.
    Bunu duyan Resulullah (sa): "Süheyb kârlı bir iş yapmıştır." buyurdular. Bu hadisenin hatırası Kuran-ı.kerim'de şu ayet-i kerime ile yaşatılmıştır: "İnsanlardan öyleleri var ki Allah'ın hoşnutluğunu dileyerek nefsini satar." (Bakara: 207)
O biliyordu ki mülk kendisinin değil Allah'ındır. En üstün gaye mal değil O'nun rıza-i Bari’sidir. O uğurda canını veren, kendisini ebedî acılardan kurtarmış ve en büyük ticarete ermiş olur. Bunlar Allah-u Teâlâ'nın has kullarıdır. Kendilerini ne dünyaya ne ahrete değil, ancak Allah'a satarlar.
    Mal, canın yongasıdır belki ama nereye kadar diye sorsak? Mezara kadar denir. Sonrası?
Sonrası verdiklerinin, vermediklerinin hesabı? Hz. Ali (k.veche)’nin bir sözüyle noktalayalım: “Cimri kimsenin malına, bir vârisin veya bir felâketin geleceğini müjdele!”
                   Selam ve dua ile…


Yazarın Diğer Yazıları