Editörden

    Işığın sevdalıları olan pervaneler, niçin yanmaya, ölüme koşuyorlar? Işık bir aşktır pervane için… Hem de ölümüne… Bir davadır ona etrafında dönmek… Bir var oluş sebebi değil midir aşk? Şu koca kâinatta belki de bir zerre kadar yer tutmayan, pervanenin idealleri oluyor da, insan gibi eşrefi mahlûkun neden olmasın? Neden o ölümüne sevdasının, davasının arkasından koşmasın?
    Bir hikâye anlatılır ki yürek yakar, hüzünlendirir insanı… Oduncu o gün yine ormana gitti, mevsim yazdı ama akşam serinliği ormanda kendini hissettirmişti, hem ısınmak hem de yiyecek bir şeyler hazırlamak için bir ateş yaktı, sonra bizim pervane böceği gördü o ateşi, içi pırpır etti, gözleri kamaştı, böylesi bir güzellik karşısında kendinden geçti.
    Önce uzaktan izledi sadece onu, ama içinde dayanılmaz bir tutku onu ateşe çağırmaktaydı. Yaklaştı, ateşin sıcaklığını hissetmiyordu bile, bir süre mest olmuş şekilde döndü o güzelliğin etrafında. Vücudu güçsüz düştü, oradan uzaklaşmalıydı, ama onunla olmanın zevki, onu kendisinden geçirmişti. Döndükçe döndü, artık ateşle bir bütün olmuştu. Ve onun bir parçası olmanın verdiği mutlulukla kendini bırakıverdi sonsuz aşkının kollarına…
    Tıpkı Hazreti Hamza gibi… Uhud da neden ölümün üstüne yürümüştü? Varlığın sebebine etten duvar ören sahabe, neden ölümü hiçe saymıştı? Yüksek değerlerin çıkılmaz zirvesine uçmak, sevda merkezli yüreğiyle birlikte mi gitmek istiyordu yoksa?
    Şu arı, niçin hızla uçuyor? Yoksa mesaisine geç kalmanın telaşına mı kapılmış? Derdi bir çiçekse, binlercesi vardı neden birini tercih ediyordu? Baksanıza şu karıncanın telaşına! Bir acelesi var gibi... Yükü de pek ağır ama hiç yorulmaz mı?
    Toprağın altı ve üstü… Milyonlarca, milyarlarca canlı var ama haberimiz yok! Eser durur şu rüzgâr… Hissederiz ama nedense göremeyiz… Çoğu zaman meltem olup başımızı tarar. Zaman zaman da fırtına olup deryaları çalkalar. Dev ağaçları kökünden söker, saman çöpleri gibi havada uçurur, neden?
    Şimşekler niçin çakar? Neden gürler gök?
    Şu mahallemizdeki küçük çocuk hangi dünyaya göç etti?
    Ya ihtiyar?
    İncirin, insan vücudunda, hücre olabilmesi için garip bir telaşı var. Derelerin çaylara, çayların ırmaklara, nehirlerin deryalara akması... Bir hayra bir gayba alamet!
    Yoksa bütün bunlar Ümmetinin günahları yüzünden ciğeri yanan nebi'nin imdadına mı?
    Şu bulut dağları, şerha şerha çatlamış toprakları suya kandırmak için mi koşuyor?
    Bir merhamet sahibinin emrini haykırmak için gök gürler, şimşek çakar... Arı, şu dünya sarayının misafirlerinin ağızlarını tatlandırmak için kanat çırpar. Rüzgâr, O'nun emrini yerine getirmek için adeta yerinde duramaz. Yusuf Nebi, bu çağrıya dayanamamış ve bütün dünya güzelliklerini elinin tersiyle itmiş.
    İbrahim'cesine sorguluyorsam bir sebebi var…
    Evet, evet bütün yolcuları, güller diyarına davet eden bir Rabbimiz var.
    Kendini hatırlatmak için her şey…


Yazarın Diğer Yazıları