EVRENSEL MESAJ

Esirgenmesi gereken bugünün çocukları yarının büyüklerine; kelimenin tam anlamıyla ulusça bir özverinin, şefkatle merhamet kanatlarıyla açılması da denilebilir. Bu öyle bir sevda ki; insanımızın damarlarında dolaşan kan gibi, sevgiyle bezenmiş. Onlar inanıyorlar ki; bu tomurcuklar yaprak yaprak açacaklar. Kimisi kırmızı; kimisi sarı, kimisi beyaz rengârenk, mis kokular saçacak. Büyüyecek fidanlar, süsleyecek her mekânı her makamı...

Kimbilir; bunlardan herhangi birisi, bir eğitmen edasıyla, yediverenlerinde ilim dağıtacaklar. Kimisi; kocaman bir ülkenin büyüklüğünü sözlükten çıkarıp, beynine kazıyacak... Büyük olmanın büyüklüğünü, makamında; yine gelecek küçüklerine unutulmaz anılar içinde bırakacak...
Çağını yakalayacak, yeni teknolojilerle karşılaşacak. Belki de, insanlığın huzur keşfine, bir ilke imza koyacak... Kim bilebilir, kim diyebilir “olamaz” diye?

Bir asır geride emek gücü vardı... Bilinmezdi iyileşemez diye sanılan hastanın Hastalığına Teşhis konulacağı...   Umutlar, arayışlar, ilim ve bilim biter mi sanılır? Kim bilebilir; kim diyebilir “olamaz” diye? İşte bu küçük kimsesizler, gelecekteki kimsesizlerin merhamet eli olamayacağını kim iddia edebilir? Evet onlar; yüreklerimize taht kurmuş, narin, mis kokulu çiçekler... Bütün canlı vicdanların duygu selleri, yediveren çiçekler...

Evet onlar; geleceğimizin umut bekçileri... Belki de vatanımızın, bayrağımızın geçilemez kaleleri, yıkılmaz bentleri, surları, kahraman koruyucuları… Hep konuşuruz da, acırız da; koyar mıyız acaba onların yerine kendimizi? Sadaka ister gibi, bir bakış atmak ister miyiz büyüklerimize? Sadece bir damlacık sevgi, birkaç saniyecik şefkat alabilmek için?

“Oof! Yeter! Artık!” diyesi geliyor insanın... Şu bitmez dünya haline, işlerine, hırslarına... Biraz da insan olduğumuzu hatırlasak diyoruz. Baba olduğumuzu, anne olduğumuzu, abi, abla, kardeş olduğumuzu...     İnsan neslinin, sadece insan neslinden fayda göreceğini bir hatırlayabilsek diyorum.
Bir gün yorulacağız. Vücut bizi taşıyamayacak. Biz de muhtaç olacağız bu küçük masumlar gibi... Yakınımız varsa ne âlâ! Yoksa bir sabah veya akşam bu kimsesize herhangi minareden bir sala... Böyle değil mi dünya? Aksini iddia eden var mı yoksa?

İnan bana küçüğüm; dünya öylesine büyük bir okul ki; orada herkes, bütün hayatı boyunca öğrencilikten kurtulamaz. Ama biz büyükler için asıl zor dersler sizlersiniz. Bir başka âlemin bekleme odası olan bu dünyada mutlu kişi var zannetme! O nedenle bizleri pişiren ıstıraptır, gezip görmek değil inan ki... Hem üstelik acılar da davetsiz misafirler gibi, konakladı mı gitmek bilmiyor..
    
Sen yine bakışlarını dimdik tut, vakarınla bak, ileriye doğru! Vakarınla! Ve bu güzelliği paylaşan senin gibi farklı dünyaların, farklı kişilikleriyle dostlukları... İşte her şeyi daha anlamlı kılan bu değil mi? Bütün dünya insanlarının barıştaki evrensel mesajı, dostluk değil mi? Sevgi değil mi? İnsan olarak tüm canlılara, sıcacık duyguların aynı denize akması değil mi? Senin asıl görevin karın tokluğuna yaşamak değil; geleceğe umutla bakan sevdaların, dostlukların, sevgilerin, barış ve özgürlüğün yolcusu olmaktır.

Selam ve dua ile…
 


Yazarın Diğer Yazıları