FİNCAN TAKIMI

İyi insanların bu özellikleri sadece etrafındaki dostlarına değil, diğer tüm canlılara karşı da hissettirdiği bir davranıştır. Halk arasında “kalp temizliği” kavramı, insanın erdemi ve faziletinin bir sonucudur. Şayet bu güzel değeri davranışlarında gösteremeyenler, kalbinin temizliğinden bahsetse de inandırıcı olamaz.

İnsan hem sevmeye ve hem de sevilmeye ihtiyacı olan bir varlıktır. Şefkat duymak ister. Yakınlarından ilgi görmek ister ve iyiliklerin beklentisi içindedir. Göremediği zaman etrafına karşı, insani özelliklerini yitirir, bunu da ruhundan fazilet ve erdem elbisesini çıkararak yapar.

İnsanlar arasında saygı-sevgi, dayanışma ve yardımlaşma bir erdemdir. Diğer canlılara karşı iyi davranışlar içerisinde bulunmak bir erdemdir. Doğayı korumak bir erdemdir. Kötülük yapmaktan, kötü şeyler düşünmekten kaçınmak bir erdemdir. Hak ve hukuka uymak, ilişkiler arasında adaletli davranmak bir erdemdir. İşte bunu en güzel anlatan bir hikâye…

Yırtık pırtık paltolar giymiş iki çocuk kapımı çaldılar: "Eski gazeteniz var mı bayan?"  
Çok işim vardı. Önce hayır demek istedim ama ayaklarına gözüm ilişince sustum. İkisinin de ayaklarında eski sandaletler vardı ve ayakları su içindeydi. "İçeri girin de, size kakao yapayım" dedim.     

Hiç konuşmuyorlardı. Islak ayakkabıları halıda iz bırakmıştı. Kakaonun yanında reçel, ekmek de hazırladım onlara, belki dışarıdaki soğuğu unutturabilir, azıcık da olsa ısıtabilirdim minikleri.
Onlar şöminenin önünde karınlarını doyururken ben de mutfağa döndüm ve yarıda bıraktığım işlerimi yapmaya koyuldum.

Fakat oturma odasındaki sessizlik dikkatimi çekti bir an ve başımı uzattım içeriye. Küçük kız elindeki boş fincana bakıyordu... Erkek çocuğu bana döndü "Bayan, siz zengin misiniz?" diye sordu. Zengin mi? "Yo hayır!" diye yanıtlarken çocuğu, gözlerim bir an ayağımdaki eski terliklere kaydı.

Kız elindeki fincanı tabağına dikkatle yerleştirdi: "Sizin fincanlarınız, fincan tabaklarınız takım" dedi. Sesindeki açlık, karın açlığına benzemiyordu. Sonra gazetelerini alıp çıktılar dışarıdaki soğuğa. Teşekkür bile etmemişlerdi ama buna gerek yoktu. Teşekkür etmekten daha öte bir şey yapmışlardı.

Düz mavi fincanlarım ve fincan tabaklarım takımdı. Pişirdiğim patateslerin tadına baktım. Sıcacıktı patatesler, başımızı sokacak bir evimiz vardı, bir eşim vardı ve eşimin de bir işi... Bunlar da fincanlarım ve fincan tabaklarım gibi bir uyum içindeydi.

Sandalyeleri şöminenin önünden kaldırıp, yerlerine yerleştirdim. Çocukların sandaletlerinin çamur izleri, halının üzerindeydi halâ. Silmedim ayak izlerini. Silmeyeceğim de. Olur, unutuveririm ne denli zengin olduğumu...

Selam ve dua ile…


Yazarın Diğer Yazıları