FİRAVUNUN ÇIĞLIĞI

Efendim! Uzun zamandır üzerinde çalıştığım “Firavunun Çığlığı” isimli belgesel romanım sonunda çıktı ve sizlerle buluştu.. Bu kitabımın en büyük özelliği; şer güçlerin dünya üzerindeki akıl almaz oyunlarının desiseleri…

Nasıl ki gezi ile başlayan en bariz Türkiye ayağı, Mısır’da noktalandı. Türkiye’nin diğer Müslüman ülkelere olan basireti bir zafer kazandırdı kendisine... Burç Yayınlarınca çıkan “Firavunun Çığlığı” kitabımı aynı adlı yayınevinden bulmak mümkündür.

Firavunun Çığlığı kitabından iki ayrı anekdotla yazımızı noktalayalım:

1.Anekdot:

Zeynep Hanım ağlayarak secdeye kapandı. Öylece kalakaldı. Birden sesler kesildi. Stadyumdaki gençlerin seslerini duyamaz oldu. Köpeklerin sesleri de yok olmuştu. Şehitlerin ölüm acısını duymayacağını düşünerek öldüğünü sandı.

Ama nefes alıyordu. Nefes aldığını biliyordu. “Ölüm böyle bir şey mi acaba?” Diye düşündü! Bakmalıydı. Başını secdeden kaldırıp bakmalıydı. “Ama ölen kişi, dünyadaki canlıları nasıl görür ki?” Diye aklından geçirdi. “Olsun! Yine de bakmalıyım!” Dedi.

Usulca secdeden başını kaldırıp sağına doğru çevirdi. Gördüğü manzara karşısında adeta donup kaldı. Nutku durmuştu. Ama gördüğü şey gerçekti. Ağlıyordu. Hem de sicim gibi gözünden yaşlar boşalıyordu.
    
Sonra başını sol tarafına çevirdi. Manzara aynıydı. O da ağlıyordu. Kendisine doğru ağzından salyalar dökerek koşan iki köpek, sağında ve solunda tıpkı kendisi gibi secdeye kapanmış ağlıyordu.
Tüm kâinat susmuştu. Bu manzara Rabbin bir ihtişamıydı.    

2.Anekdot:

Ya rengârenk helezonlar? Beyaz, aydınlık… Kırmızı, aşk… Siyah, buhran… Yeşil, solunum… Mavi, huzur… Gri, gaflet… Pembe, düş… Kahverengi, nefs… Renklerle yaşıyor insan… Labirentin sonunu yaşarken gören yok ama sonsuz da değil… Adı ecel…

Ne kadar da çok isteklerimiz var! Ne kadar da çok şikâyet ediyoruz! Ne kadar da çok kendimizi seviyoruz! Ne kadar da çok ilgisiz yaşıyoruz renklerden… Dur, durak bilmiyor zaman; akıp gidiyor ama hızının farkında değiliz.

Bir sevda masalı olmaktan çıksın hayat, hayatımızdan… Sema çekilsin ötelere, ne var ardında görmek istiyor ruhumun gözleri… Arzın magmaları kaynayıp durmasın ayaklarımın altında çok sıcak, içimi kaynatmasın zira nefsime hoş geliyor!

Bir huzur arıyorum! Sevda masalından çok uzak… Ayaklarıma sarılan arzularımın prangalarından sıyrılmak istiyorum gardiyansız… Yalansız ve özgürce…

Selam ve dua ile…


Yazarın Diğer Yazıları