GERİ DÖNÜŞÜ OLMAYAN DÖRT ŞEY

Şu hayatta her şeyin değeri zorluğunda imiş. Bu zorlukları aşabilmek için özverili ve cesur olmak gerek… Zorluklardan korkup kaçan, mutlaka eninde sonunda onun önüne düşer de onun için... Azimlilik şarttır. Önce başarmaya inanmak lazımdır. Yoksa elden gittikten sonra bunun da bir anlamı kalmaz…
Elden gittiğinde döndürülmesi zor olan dört şey vardır. Birincisi, ağzından çıkacak her söze dikkat etmelisin. İstemediğin bir sözü sarf ettiğinde sende pişman olursun, karşı tarafta… Ki, özür dilemekte cabası… Geri dönüşü olmayan sözü asla sarfetme!
İkincisi; yaydan fırlayan oktur. Bir kere ipini bıraktığında o uçmuştur artık… Üçüncüsü; olmuş bir kazadır ki, olanla, ölene asla çare olmaz. Çünkü geri dönüşü yoktur. Şu anlatacağım şey masalda olsa yabana atmayın! Avcının biri serçe yakalamış. Masal da bu ya, serçe dile gelip:
"— Beni ne yapacaksın?" demiş. "Beni yesen ne çıkar? Eğer beni bırakırsan, sana üç söz öğretirim ki; bir sözü elinde iken söylerim. Diğerini beni bırakırken, üçüncüsünü de dağ başına uçunca söylerim" demiş. Avcı ise:
"— Peki, birincisini söyle" dedikten sonra serçe:
"— Elinden çıkana üzülme!" diye cevap vermiş. Avcı, serçeyi salıvermiş. Serçe ağaca konmuş. Avcı:
"— Diğerini söyle" demiş. Serçe:
"— Olmayacak şeylere inanma!" diye karşılık vermiş ve dağa uçmuş, oradan seslenmiş:
"— Ey bedbaht, eğer beni kesseydin, karnımda iki tane mücevher vardı. Her biri yüz gram ağırlığında idi. Zengin olur, fakirlik yüzü görmezdin". Deyivermiş.
Avcı sinirinden parmağını ısırmış. Salıverdiğine bin pişman olmuş adeta saçını, başını yolmuş ama nafile! "— Üçüncüyü bir daha söyle?" diye bağırmış arkasından ama serçe sadece gülmüş.
"— Sen ilk ikisini unuttun, üçüncüyü ne yapacaksın? Sana elinden çıkana üzülme! Ve olmayacak şeye inanma, demiştim. Bilirsin ki, kanadım, ayaklarım dâhil olmak üzere hepsi elli gram gelmem. Nasıl olurda karnımda iki tane yüzer gramlık mücevher bulunur? Şayet bulunsaydı, senin elinden çıkınca üzülmekte ne fayda vardır?" Diyerek uçup gitmiş.
Böyle durumlarda işin en kötüsü intikam hırsıdır. İntikam insanın yüreğine su serpeceğine, vicdan azabına dönüşür. Dördüncüsü ise boşuna harcanan bir ömürdür. Peki, bir ömür nasıl doluya harcanır ki? Bir kere boşa harcanan ömür; kendine ve insanlığa faydalı olmayan işlerle iştigal etmektir. Dolusu ise bunun tam zıttı. Boş işlerle uğraşmayan insanlar, her yerde aranılan bir efsanedir artık o…
Zamanı geriye işletmek mümkün olmadığı gibi, musibet zamanlarında suçlu aramak da ancak musibeti ikizleştirir. Herkes kendini kontrol edip, kendini hesaba çekmeli ve çile ve ıstıraplar paylaşılıp, daha bir fedakârlıkla yola devam edilmelidir ve dökülen gözyaşlarına ilgisiz kalınmamalıdır.
Selam ve dua ile…


Yazarın Diğer Yazıları