GİT YA! BELÂ MISIN?

Musibet; malumdur ki, bela, kaza, afet ve her türlü olumsuz gelişmelere deniyor. Bu nedenle hayatımıza girdiği andan itibaren, bizleri huzursuz etmeğe başlar. Çünkü iki şey ebediyen devam eder yani musibetler ve ihtiyaçlar…

İnsan bir belaya düştü mü hemen başlar hayıflanmaya… Böyle durumlar da daha kötüsü ne olabilir diye düşünülmemelidir. Unutulmamalıdır ki beterin de beteri vardır. İnsan yaşadıkça çok daha kötülerle ve kötülüklerle karşılaşabilir. Hayata karşı her zaman hazırlıklı olmak gerekir. Mevcut kötüye sarılmakta bir çözüm değildir. Zira beterden de, beter vardır.

Hâsılı, “daha kötüsü ne olabilir” isyanına düşmektense, «Beterin de beteri var» sözünde mevcut kötüyü kabullenmekte vardır. “Git ya, bela mısın?” Dersin de, yine de söz dinletemezsin. Her ne kadar insan ahlaklı dünyaya gelir ama yaşadığı zaman dilimlerinde çeşitli olaylarla karşı karşıya kalır. Bu olayların üstesinden gelebilmek çoğu zaman zor olabilir. Yetiştirilme tarzı, aldığı eğitim, kişiliği bu zor hadiselerin üstesinden gelebilmeye yeterli de olamayabilir. İşte o zaman, nasihate ihtiyaç var demektir. Ya da köteğe!

Nasihat almayan toplumlar; çökmeye, yıkılmaya mahkûmdur. Nasihat alan toplum da; yüksel-meye ve toplum da hissedilmeye başlar. Yani herkes tarafından sevilir, sayılır ve toplumda olduğu görülür. Bu nedenle belalara karşı nasihat, insan hayatına girdiği için, insanı düzeltir ve iyi bir davranış içine alır.
        
İnsan kişilik olarak çok gururlu ise bir takım bilgi ve nasihat içerikli konuşmalara karşı tepki verir. Bu tepkiler yararına olsa bile kabul edemez. Hep kendi bildiği, kendi inandığı işleri yapar. Bu durum kendisine zarar verebilir. Çünkü işin aslı kendi bildiği ve inandığı şeyler değilse, işte o zaman kaybetmiş demektir. Bu kaybetme olayı, kendisine bir tecrübe olur ve kendi kendine düşünmeye başlar.

Sonrasında hayatını keşkeler sarar. Keşke şöyle davranmasaydım! Diye söylenir ve üzülür. Bütün bunlar, o kişi için bir musibettir. Nasihati dinlemediği için başına gelmiştir. Belki nasihat dinlese, bu olumsuzluklar gelişmeyecek ve zarara uğramayacaktı. Bu durum karşısında uğradığı zarar kendisine; nasihat dinlemenin önemini bir daha vurgulamış olacaktı.

Bu yüzden, söylenmesi bile iyi olmasa da; “Bir musibet, bin nasihatten iyidir.” denilmiştir. Alınacak tedbir, özellikle bilmediğimiz her konuda, bilen birine danışmak, biliyorsak bile yine bir bilene danışmak her zaman iyidir. Yoksa hiç bir musibet, iyi olamaz.

Üç şey insan için büyük musibettir; Yokluk içinde nüfus çokluğu, âlimin kötü ahlaklı olması, hayâsız kadına düşmek. Güzel bir kadına, hudut boyunda bir eve, yol üzerinde bir bağa malik olanın başı gürültü ve dertten kurtulmaz. İnsanın başına belâların gelmesi; Yeme, içme, eğlencede aşırı olması sebebiyledir.
    
Velhasıl, kul azmayınca belâsını bulmazmış. El yumruğu yemeyen de kendi yumruğunu balyoz sanırmış! Kim ki, kuvvetine aldanarak, zayıfları hor görürse, onun kuvveti başına belâ olur.

Selam ve dua ile…


Yazarın Diğer Yazıları