GIYBET ETMİYORUM, GERÇEĞİ SÖYLÜYORUM

Bugün insanların düştüğü hastalıkların başında gıybet gelir. Adamın biri, başka birinin hakkında konuşsa, dinleyenlerden biri de: “Gıybet etmeyi bırak, başka şey konuş” dese, gıybet yapan da: “Ben gıybet yapmıyorum, gerçeği söylüyorum” dese, ne olur? Fıkıh âlimleri “bu adamın imanını ve varsa nikâhını yenilemesi gerekir.” Diyor. Çünkü hem gıybet ediyor sonra da gıybet yaptığını inkâr ediyor.

İnsan dilini muhafaza etmek zorundadır. Kişinin birinin arkasından konuşurken «gıybet etmiyorum, gerçeği söylüyorum» demesi imanı bozacak derecede tehlikeli olduğuna göre, ölü eti yemek kadar da kerih görülüyor.

Fakih diyor ki: Babam bana bir hikâye anlattı; dedi ki: Gönderilen peygamberlerden biri bir rüya görür; rüyasında kendisine şöyle denir: "Sabah olunca, karşına ilk çıkanı ye. İkinci çıkanı sakla üçüncü çıkanın dileğini kabul et dördüncü geleni üzme. Beşinciden de kaç."

Sabah oldu; dışarı çıktı. Yola koyulup gitti. Karşısına bir dağ çıktı. Bu koca dağı görünce şaşırdı. Kendi kendine şöyle dedi: -Rabbim bana bunu yememi emretti. Rabbim bana gücümün yetmeyeceği bir şeyi emretmez… Diyerek onu yemeğe karar verdi.

Dağa doğru yürüdü. Yaklaştıkça dağ küçüldü. Tam yaklaştığı zaman koca dağ bir lokmaya dönüşmüştü. Onu tutup yedi, Baldan tatlı buldu. Allah'a hamdetti, yürüyüp gitti. Karşısına altından bir leğen çıktı. Şöyle dedi: -Rabbim, bunu da saklamamı emretti. Dedi ve bir çukur kazdı. Onu gömdü.

Yürüdü, az gittikten sonra dönüp baktı. Leğen toprak yüzüne çıkmıştı. Geri döndü, tekrar gömdü Biraz gitti; baktı ki, yine çıkmış bir daha gömdü, yüne toprak üstüne çıktı. Kendi kendine:
-Ben emredileni yaptım, diyerek bırakıp gitti. Karşısına bir kuş çıktı. Peşinden bir şahin onu kovalıyordu. Kuş ona şöyle dedi:

-Ey Allah'ın peygamberi, beni sakla. Bana yardım et. Onu aldı. Koynuna sakladı. Peşinden şahin geldi; şöyle dedi: -Ey Allah'ın peygamberi, ben açım. Sabahtan beri de bu kuşun peşindeyim. Onu yakalamak istiyorum. Kısmetime engel olma.

Kendi kendine şöyle dedi: -Üçüncünün dileğini yapmam emri verildi. Yaptım. Dördüncüyü üzmemem emredildi. Şimdi ne yapacağım? Diyerek bu işe şaştı kaldı. Sonra bıçak aldı; kendi uyluğundan bir parça et kesti.

Şahine attı; o da kapıp kaçtı. Daha sonra kuşu saldı. Bundan sonra, yürüyüp gitti. Kokmuş bir leş gördü. Onu da bırakıp kaçtı. Akşam olunca şu duayı yaptı: -Ya Rabbi, emrini yerine getirdim. Bu işlerin manası ne ise bana bildir. Daha sonra, rüyasında şöyle anlatıldı.

-Birinci görüp yediğin öfkedir. Önce koca bir dağ gibi görülür; sabırla öfke yutulursa, baldan tatlı olur. İkincisi iyi amelindir. Ne kadar saklarsan sakla; yine meydana çıkar. Üçüncüsü, sana bırakılan bir emanettir, ona hıyanet etme. Dördüncüsü şudur: Bir insanın sana bir dileği ulaşırsa, onu yerine getir; isterse sana lâzım olan bir şey olsun. Beşincisi gıybettir. İnsanların gıybetini edenlerden kaç. Şüphesiz her şeyi bilen Allah'tır.

Selam ve dua ile…


Yazarın Diğer Yazıları