GÖNÜL GÖZÜ

Düşünce; sadece insan özelliğidir. Akıl nimetinin bir ürünüdür düşünce. Diğer canlılarda olma-yan bir özelliktir. Hayvanlar ise düşünce yerine içgüdülerini kullanırlar. O halde insan olarak her yapı-lan işi düşünerek yapmalı, düşünerek karar vermelidir.
Çünkü düşünce aynı zamanda bir ibadettir de... A. Fuat Başgil'in güzel bir sözü vardır: “Düşün ve iradene sahip ol; kötülük yolunun çamuruna basmamağa çalış. Ta ki, sonra ayağını yıkamak zahmetine katlanmağa mecbur olmayasın.” Der. Aslında her işimiz böyle olmalıdır. Düşünerek yapmalı işi, sonra pişman olmamalı kişi...
Ancak insani özelliklerin işlevini, art düşüncelerden uzak tutmak, erdemli insanların işidir. Kötülük, düşünce olarak da, icraat olarak da kolaydır. Güzel olanı, güzel düşünceyi tercih etmek her zaman gerekli ve iyi insan özelliğidir.
Kibirli ve zengin birisi kapısına gelen bir fakire bir şey vermediği gibi, onu hem paylar hem de kapıyı yüzüne kapatır.. Zavallı fakir içlenir; bir tarafa çekilir ve oturur, ağlamaya başlar.. Bir kör, onun ağlamalarını duyar. Kalkar yanına gelir, niçin böyle üzgün olduğunu, ağladığını sorar. Fakir olanı biteni anlatır.     
Kör,  teselli vererek, üzülmemesini, kendi evine gelmesini, evinde kalmasını, ekmeğini çorbasını kendisiyle paylaşmasını ister ve ısrarda eder.  Fakir onun içtenliği ve ısrarı karşısında kabul eder, onunla gider.             
Kör ona karşı çok güzel bir konukseverlik gösterir. Fakirin, hem karnı doyar hem de gönlü hoş olur. Gönlü öyle hoş olur ki, o hoşnutluk içinde:
- Sen bana evini açtın, sen bana gönlünü açtın, Kadir Mevla'mda senin gözünü açsın, diye dua eder.
Gece olur, körde bir gariplenir bir gariplenir ki, o gariplik içerisinde gözünden birkaç damla yaş damlar, gözleri birden açılır. Görmeğe başlar. Körün görmesi ile ilgili haber bir anda şehirde yayılır. Yer yerinden oynar. Bu haberi onu kapısından kovan, kovmakla kalmayan taş yüreklide duyar. İşin doğruluğunu anlamak için gözü açılan şahsa gelir:
- Çok şanslıymışsın. Gözün nasıl açıldı, kim açtı.
- Hey! Seni gidi gafil seni, sen nasıl bir adammışsın ki, öyle bir mübarek zatı azarladın, üzdün, yüzünü yıktın. Devlet kuşunu bıraktın, baykuş ile meşgul oldun. Gözümün kapısını, senin yüzüne kapıyı kapattığın o kimse açtı.
- Desene kendime yazık ettim, öyle bir doğanmış ki öyle bir devletmiş ki, kıymetini bilemedim, bana değil sana nasip oldu, ben avlayamadım sen avladın, der ve kıskançlıkla parmağını ısırır. Dişini sıçan gibi hırsa batırmış kimse koca doğanı nasıl avlayabilir? İyilerin bastıkları toprak dermandı, göz açar. Ancak gönül gözü kör olanlar o dermandan gafildirler, kıymetini ne bilsinler.
Selam ve dua ile…


Yazarın Diğer Yazıları