GÜLLERİ KOPARMAYIN!

Elif düşünceli bir şekilde caddenin kaldırımında yürürken bir taraftan da kafa sesiyle kendi kendine konuşarak gitmekteydi: “Hay Allah en yakın arkadaşım hastanede… Hastaya ne gider ki? Tüh hiç böyle kararsız kalmamıştım. Hayatta en kötü karar kararsızlıkmış valla!”
Yürümeye devam ederken bahçesinde gülleri olan bir binanın önünden geçer. Gülleri görünce durur. Elif şöyle bir an etrafına bakınır sonra gözü güllere takılır: “Tamam buldum. En iyisi ona gül götürmeli ama ya güller gibi solarsa arkadaşım. Aman canım bunlar batıl inanç!” Elini çantasına atar.
Çantasının içerisine bakınca gözleri sabit bir noktaya takılı kalır: “Eyvah cüzdanımı almamışım!” Diyerek fısıltı halinde konuşur. Bir an sinsice güllere bakar, başını sallayarak gülümser. İçinden sinsilik geçtiği bellidir.
- Etrafta da hiç kimse yok! Şu bahçeden bir iki tane gül koparsam ne olur sanki. Yoo... Olmaz haksızlık bu! Aman bir gülden ne çıkar sanki…
Daha fazla düşünmeden bahçeye girer güllerin arasında dolaşmaya başlar. Yine kendi kendine: “Ne kadar da güzeller!” Daha elini güllere uzatmamıştır ki, apartmanın üçüncü katının penceresi açılır. Bir kadın sinirle pencereden başını uzatarak öfkelenir:
- Tüü! Boyundan posundan utan. O gülü kopartan ellerin kırılsın. Bileklerin kesilsin. Trafik canavarı senide ziyaret eder. İnşallah...
Böylesine büyük bir beddua karşısında Elif öylesine korkar ki, kalbi yerinden çıkacak olur. Çok korkmuştur. Yavaş yavaş pencereye döner. Bağıran kadına bakar, kekeleyerek cevap verir:
-  Teyzeciğim lütfen kızmayın! İnanın bu çiçekle bir hastayı sevindireceğim!
- Bak bak şu terbiyesize, hala konuşuyor. Ben sana sorarım!
Pencereyi sertçe kapatarak evinden hızla çıkar. Elif ise kopardığı tek bir gülü bıraktığı gibi bahçeden kaçar. Kadın apartmanın çıkışında bahçeye girince genç kızı göremez. Biraz etrafına bakınır ve arar. Kendi kendine söylenir:
- Hııım! Kahrolası kaçmış! Ne günlere kaldık yarabbi! Her şeyin hırsızlığı olur da güller çalınır mı yahu... Ah elime bir geçseydin. Senin saçlarından tutar. Sigara böreği gibi sarardım ya neyse ki kaçıp kurtuldun!
Kadın söylenerek binaya girer. Fakat kapıyı açmak için anahtarını arar bulamaz. Yine kendi kendine öfkeyle konuşur: “Tüh Allah kahretsin! Anahtarımı içerde unutmuşum! Ne yapacağım şimdi? Bak gördün mü başıma gelenleri?”
Toplumumuzda bu ve benzeri o kadar çok hadise yaşanır ki, doğrusu kim haklı, kim haksız ayırt edemezsiniz. Sizce bu hikâyede kim haklı?
Selam ve dua ile…


Yazarın Diğer Yazıları