HAREKETLERİMİZDEKİ ÖLÇÜ

Maymun yakalamak için Asya ‘da kullanılan bir çeşit tuzak vardır. En önce bir Hindistan cevizi bulunur ve oyulur. Yerdeki bir kazıkla beraber oyulan Hindistan cevizi ip ile ağaca bağlanır. Hindistan cevizinin altına ince bir yarık açılır ve oradan içine tadı bir yiyecek konur.

Bu yarık maymunun elini açıkken sokacağı kadar büyüklüktedir, yumruk yaptığında elini dışarı çıkaramaz. Maymun, tadının kokusunu alır, yiyeceği yakalamak için elini içeri sokar ve yiyeceği kavrar, ama yiyecek elindeyken elini dışarı çıkarması olanaksızdır.

Sıkıca yumruk yapılmış el, bu yarıktan dışarı çıkmaz. Avcılar geldiğinde, maymun çılgına döner ama kaçamaz. Aslında bu maymunu, tutsak eden hiçbir şey yoktur. Onu sadece kendi bağımlılığının gücü tutsak etmiştir. Yapması gereken tek şey, elini açıp yiyeceği bırakmaktır.

Ama zihninde açgözlülüğü o kadar güçlüdür ki, bu tuzaktan kurtulan maymun çok nadir görülür. Bizi tuzağa düşüren ve orada kalmamıza neden olan şey, arzularımız ve zihnimizde onlara bağımlı oluşumuzdur.

Sonuç olarak bu kişisel gelişim hikâyesinde tüm yapmamız gereken, elimizi açıp benliğimizi ve bağımlı olduğumuz şeyleri serbest bırakmak ve dolayısıyla özgür olmaktır.     Hedefini bulmuş bir insan; Hakkın şahidi, insanların da rehberidir.

İhtiyacına ve aczine merhameten her şey emrine ve hizmetine verilen, dünyada misafir olarak bulunan insan, mükellefiyetini taşıdığı değerlere sahip çıkmakla mükelleftir ve hareketlerindeki ölçüye dikkat etmek zorundadır.

Başkalarına karşı değişik yüzler takınanlar, sonunda kendi çehrelerini unuturlar. Demek ki önemli olan, kişinin sözleri değil, davranışlarıdır. Zira yalnız yaptıklarımızdan değil, yapmadıklarımızdan da sorumluyuz.

Görülüyor ki insan; insan olduğu için üstündür. Kadın-erkek, siyah-beyaz, genç-ihtiyar, Yahudi-Hıristiyan ve Müslüman, insan olarak hepsi kıymetli, hepsi değerlidir.

Ahsen-i takvime, en güzel endam ve biçime konan insan, iradesiyle maalesef sefaleti seçmekte, kendisine emanet edilen bütün değerleri, maddî-manevi bütün kıymetleri mesuliyetsizce tasarruf etmekte, hareketlerindeki ölçüsünü kaçırmaktadır.

Önce kendi nefsini terbiye etmek, kendimizle yetinmeyip neslin de terbiye ve ıslahı istikametinde gayret göstermek, öğrendiklerimizi hemen gidip çevremizdekilere anlatmak, başkalarının kusurlarını ve noksanlarını görmemek, başkalarına kin beslememek, kavgacı olmamak, az konuşmak, az uyumak, az yemek ve az içmek, ölçülü olmanın en güzel yoludur.

Oto kontrol mekanizmasını kurmamız, hayatımızın daima aynı çizgide olması bakımından çok önemlidir. Bugün belli bir zevk ve şevkle şahlanıp, yarın değişik bir tesirle Cenab-ı Haktan gelen esintileri kaybetmemiz, arkamızdakilerin de zikzak çizmelerine sebebiyet verir. Hareketteki ölçü bir ruh işi, gönül işidir.

Selam ve dua ile…


Yazarın Diğer Yazıları