HAYAT ÜNİVERSİTESİ

Ah! Şu insanlık… Hayat Üniversitesi denilen bu hayatın içinde her insan bir derstir. Hani bazı insanlar der ya: “Ben hayat üniversitesinde okuyorum!” Diye… Sorsan bu kişilere kaçıncı sınıftasın diye, inanın verecek cevabı yoktur. Daha okuduğu okulun kaçıncı sınıfına geçtiğini bilemez.  Çünkü insan; ne ise, o olmayı reddeden tek yaratıktır.  

Bir insanın hayat ve kâinatı idraki her şeyden evvel, ferdin içinden çıkmış olduğu sosyal muhitin mahiyetine bağlıdır. Her insanın anlayış ve kapasitesi onun fizyolojik yapısı ve yetiştirilme tarzıyla yakından ilgilidir. İnsan kendiliğinden, tesadüfen veya sebeplerin birleşmesiyle var olan bir canlı değil ki, kâinatın gizemini bilen olsun. Ya da kaçıncı sınıfta olduğunu…

İnsanın, insan olmaktan daha başka bir amacı olamaz ki… Velev ki, hayatı hayvanlardan daha az anlayabiliyorsak, bundan daha hazin bir şey var mıdır? Bizi insan yapan değerlerimiz çoktur. Önce aklımız sonra hayal kurabilmemiz ve hatta rüya görebilmemiz daha sonra da beş duyumuz…

Bilinçli olarak hayat üniversitesini okuyabilirsek, aldığımız eğitimlerimiz cidden işe yarar. Gıpta ile baktığımız mucitler, ilim adamları bizlere çok uzakta olan birileri gibi gelmesin. Hukukta tarak dişi gibi birbirine eşit olan insanlar, idrak, kabiliyet ve görüşte birbirlerinden üstün özellikleri olsa da; onlardan ne aşağı kalır tarafımız var ne de farkımız…

İnsan akıl ve bir takım melekeler ile donatılmış, değişik durumlar karşısında kurtuluş yolu gösterilmiş, irade gibi kuvvelerle seçme ve sorumlu olmanın odak noktasında yerini almıştır. Ayrıca tabiatında mevcut istidat ve kabiliyetlerin gelişmesi için insan ilâhî mesaja muhatap olmuştur. İnsan madde ve manadan oluşan, ilgi alanı geniş ve sorumlu bir varlıktır. İstidat ve kabiliyet bakımından önemli bir mevkie haiz olan insan, kâinatın bir özü hükmündedir.                            
Yaratıklar arasında, hayranlığa değer çok şey vardır ama en lâyık olanı insandır. Bu özelliğimizi kabul ettiğimiz anda, görevlerimiz de bir o oranda artacaktır. O zaman hayattan bıkkınlık yerine daha çok lezzet alacağımız muhakkaktır. Zira kendimize olan sevgi ve saygımız artacak, bu çoğaldıkça da başkalarına da değer vermeye başlayacağız demektir.

İnsan, düşüncelerinin, inançlarının, geleceğe ait tahmin ve endişelerinin tesiri altında hareket eder. Fert ve toplumsal hareketlerde birinci derecede inanç faktörünün etkisi söz konusudur, insan, kendi inancına zıt olan düşünce ve felsefî aksiyonlara, tabiî olarak karşı çıkar. Hatta kendi gibi düşünmeyenleri bazen ihanetle suçlar ve tenkit eder.

Bazı kişiler «insan her şeyin ölçüsüdür» diyorlar! Hâlbuki insan aklı, aşılmaz duvarlarla sınırlıdır. Bu sahayı sonsuz zannederek, bakar kör olduğu halde alabildiğine koşmak helake götürür. Eğer insan aklı, kâinatla ilgili bütün bilgileri bilip halledecek olsaydı asırlarca devam eden bilgiler bir gün biterdi.

Hz. Mevlana der ki: “İnsanları iyi tanıyın, her insanı fena bilip, kötülemeyin. Her insanı da iyi bilip övmeyin.”    

Selam ve dua ile…


Yazarın Diğer Yazıları