HAYATA DAiR

Hayata dair her ne varsa onlara karşı kişiliğimizi sorumlu kılarsak, sanırım her canlıya, cansıza karşı bizleri odaklandırır diye düşünüyorum! Bir çocuğun sorumluluk bilincine yetişkin olarak kendimizi eşitlersek, onlardan ne farkımız kalır, öyle değil mi?

Saygın olmak istiyorsak herhangi birinden “çocuk gibisin ha!” gibi bir söz işitiriz. Bizi doğru yolda tutacak değerlerin farkına varıp, sorumluluk içerisinde olalım ki toplumda bir yerimiz olsun, saygılı bir kişi olarak… Doğrusu da budur.

Neden böyle başladım? Çünkü hayat çizgimiz nezaketlerle, uymamız gereken kurallarla doludur. Böyle olmadığı, bu kurallara uyulmadığı zaman, karşı tarafı rahatsız eden unsurlar bariz bir şekilde kendisini gösteriyor da ondan…

Ben üzerime düşeni yine de yapmak istiyorum. Lakin her anlattığım konu tabi ki şahsımı bağlar. Kimseye sözüm yok. “Başkasını düzeltmeniz için önce kendinizi düzeltiniz.” Buyuruyor ya Hz. Ömer; aslında biraz da olsa kendimi irdeliyorum. Hani ne derler: “Kızım sana söylüyorum, gelinim sen işit!” Dercesine… Sürç-i lisan edersem affola!

Ağzımızdan çıkanlara dikkat edelim, ne olur. Çünkü ağızdan çıkan her kötü veya rahatsız edici, kinayeli kelimeler söylendikten çok daha sonra hatırlanıyor. Fatih Sultan Mehmet Han Hazretleri bu yüzden: “Yerinde söz söylemeyen, özür dilemek zorunda kalır” diyor ya hani! İşte böyle bir şey…

Önemli olan, kişinin sözleri değil, davranışlarıdır. Genellemeleri ve kırıcı sözleri bir kenara bırakmazsak, yaşımıza rağmen ağzımıza alınmaması gereken banal kelimeleri fütursuzca yuvarlarsak, etrafımızdaki herkesin ve hatta küçük çocukların bile dikkatini çeker ve ayıplar.

Tartışmalar yaparız. Haklı olduğumuzu bildiğimiz bir konuda ısrarcı davranırız ama karşı tarafa bir türlü kabul ettiremeyiz. Bir bardağa bir sürahi dolusu su doldurmaya çalışmak sadece suyun israfına neden olur. Bardak dolar ama diğer sular boşa gider. Karşı taraf aslında alacağını almıştır.

Bir yerlerde sözüne itibar ettiği bir kişi tarafından sizin doğruluğunuz tekrar edilirse, o zaman söyledikleriniz işe yarar. Sonra “Yahu bunu ben zaten söylemiştim sana!” Dersiniz ama iş işten geçer. O halde söyleyeceklerinizi kısa tutun. Söyleyeceklerinizi sürmesi gerekenden daha uzun sürdürmeyin.

İhtiyacına ve aczine merhameten her şey emrine ve hizmetine verilen, dünyada misafir olarak bulunan insan, mükellefiyetini taşıdığı değerlere sahip çıkmakla mükelleftir ve hareketlerindeki ölçüye dikkat etmek zorundadır.

Hani bir takım olaylar yaşarsınız ya, haklı bile olsanız, uzlaşma için ilk adımı siz atın. İlişkiler tartışmayı kimin kazandığından daha önemlidir. Oto kontrol mekanizmasını kurmamız, hayatımızın daima aynı çizgide olması bakımından çok önemlidir.

Bugün belli bir zevk ve şevkle şahlanıp, yarın değişik bir tesirle Cenab-ı Haktan gelen esintileri kaybetmemiz, arkamızdakilerin de zikzak çizmelerine sebebiyet verir. Hareketteki ölçü bir ruh işi, gönül işidir. Efendim, hani eski bir söz vardır: “Eski kuyuya tükürme, belki döner suyunu içersin”…

Selam ve dua ile…


Yazarın Diğer Yazıları