HAYATA DAİR -6

Vicdanımız yanılmaz bir yargıçtır, biz onu öldürmedikçe... Çünkü vicdan, asabi insanın içinde bir cehennemdir. Dayanılmaz sancıları çeken bir adamın, bilinçsiz davranışları onu katil yapar. Ne gariptir ki; bizi metheden yalanı, bir hamlede bize acı gelen gerçeği damla damla yutarız.

Kahraman çevresine ölüm yaymaz ama ölüme meydan okur. Aslında çevresine ölüm saçan kişinin cinayetlerine kahraman damgası vurulmaz. O, tam bir felakettir. Felaketin iyi bir tarafı varsa o da bize gerçek dostlarımızın kimler olduğunu öğretmesidir.

Hayatı boyunca fenalıkları örnek edinen, örneğini bile geçer.  Düşünecek olursak fenalıkların ilki ve en büyüğü, haksızlıkların cezasız kalmasıdır. Hayatın içinde yaşama kavgası veren insanoğlu; birbirine köprü kuracakları yerde, aralarına duvar ördükleri için yalnız kalıyorlar. Bu nedenle yalnız akıllar düşünce sahibidirler, insanların geri kalanları düşüncelerinin tutsağıdır.

Hepimiz, hayatın kısalığından söz ederiz de, boş geçen zamanımızı nasıl kullanacağımızı düşünmeyiz bile. Sürekli kendi dışımızda kusurlar ararız. Farkına varmayız ki hem kusurlu kişiyi rezil eder, hem de herkesin bize olan itimadını sarsmış oluruz.

Sonra da talihe yükleriz suçu. Eğer onurla bitirilmesi gereken en ağır görevin hayat olduğunu anlarsak, azmin elinden hiçbir şeyin kurtulamayacağını görürüz. Bir işte muvaffak olmayınca, yes'e düşmemelidir. Çünkü birinci teşebbüste muvaffakiyet hâsıl olmazsa, ikincisinde, nihayet üçüncüsünde muhakkak olacaktır.

Büyük sıkıntılara giren kişi, mutlaka büyük işler görecektir. Düşünmek ve söylemek kolaydır. Fakat yaşamak hele başarı ile bitirmek çok zordur. Çok yaşamış olan insan, uzun yıllar yaşayan değil, hayatı en çok tadan, en iyi anlayan insandır. Unutulmamalıdır ki; gelecek penceresindeki, perde hep kapalıdır.  İsteseniz de hiçbir şey göremez, duyamazsınız. 

Gaipten sesler duymak yerine; hayatın büyük üzüntüleri için cesaretli ve onurlu, küçükleri içinde sabır ve metanetli olmayı deneyiniz. Başarıya sormuşlar: Nerden geliyorsun? Cevap vermiş: Azim ve sebat denilen ummandan.

Tatmin olmamış öyle duygularımız var ki, küçük bir kıvılcım birden tutuşturur onu. İnsan istediği kadar inanmıyorum desin, kaderin planıyla biri bir başka türlü erişir, biri de başka türlü kucaklar uyanışı. Yeter ki, gerçeğe özlemi içinde yaşatsın insan. Yeter ki putlarda aramasın en büyük gerçeği, oysa bunlar en basit gerçeklerdir ve bunlar çoğu kez küçük şeyde gizlidir. Yeter ki kendisine bile faydası olmayan putları putlaştırmayalım.

Kim kuvvetine güvenerek zayıfları ezerse onun kuvveti başına bela olur. Zaten kuvvetine güvenenler, korkutmak küçüklüğünde bulunmazlar. Belki kuvvet ve zulüm baş eğdirebilir fakat gönülleri fethedemez. Kuvvetin bile başı, lütuf ve ihsan kılıcıyla koparılır. Yüzyıllar boyu insanlık; taşlardan, totemlerden güç beklemişlerdir.

Ne mutlu bu gerçeği idrak edenlere…

Selam ve dua ile…


Yazarın Diğer Yazıları