HAYATA DAİR -8

Sert yürümeye ve dövüşmeye hevesli, mesafeye susamış insanlar, birdenbire kendini kıran sular gibi taşarlar. Nasıl ki arının ağzında bal varsa, kuyruğunda da iğne vardır. Gerçeği bulmak istiyorsanız, insanların ölçüsüyle değil; kararı gerçeğin ölçüsüyle verin.
Kusursuz, hatasız, kelimenin tam anlamıyla mükemmel ve eksiksiz olmak yalnızca Allah-ü Telaya mahsustur. Her insan hata yapar. İsteyerek veya istemeyerek te olsa bir şekilde günah işler. En azından hoşumuza gitmeyen bir durumu açığa vururken bile farkına varmadan günah işleyebiliriz.
Oysa bir kişi, başka bir kişinin hata ve günahlarını yüzüne vurmaz örterse, Allah’ta o kişinin bin ayıbını örter ve yüzüne vurmazmış. İnsanlık tarihinin başlangıcından günümüze, insanı ayakta tutan düşünce, aile kavramı ve bireyler arasındaki iletişimdir. Her yeni neslin yarınlarına bıraktığı “çocuk” denilen istikbalidir.
Ancak gelişen teknolojiyle birlikte; ebeveynler arasındaki çalışma eşitliliği ve çocuklarına karşı gösterilen itina; yaşayan canlılar arasındaki önemini ortaya koymuştur. Bu nedenle; çocukların okul öncesi eğitimi, geleceğinin başlangıcı olarak ayrıcalık kazanmıştır.
Kendine güvenen, bilgilerini yaşama geçirebilen, çevresine karşı duyarlı, duygu, düşünce ve davranışlarında aktif çocuklar, her zaman ailelerin tek hedefi ve hayatın gereği olarak gaye edinmişlerdir. Fakat çalışma ortamları, çocuklarını yanlarında bulundurmaya elverişli olmadığından; kendileri için, okul öncesi bir eğitim kurumuna verebilme zarureti doğmuştur.
Bu zaruret; eşler arasındaki güven ve huzur rahatlığını da hissettirince, çocuk eğitim bilinci ailelere elzem olmuştur. Kreşlere, okul öncesi gönderilen çocukların sadece çalışan eşler arasından olacağı gibi yanlış bir izlenim vardır.
Oysa çalışmayan ev hanımları, kendi eğitim düzeyleri kadar yardımcı olabiliyorlar. Ne var ki; kişinin yıllar öncesi aldığı eğitimin hatırlanabildiği kadarı, maalesef çocuklara kifayetsiz kalmaktadır. Kendimden örnekle ifade edeyim ki; çocuğumun ana sınıfında öğrendiklerini hiç işim olmasaydı bile öğretmem imkânsızdı.
Kimbilir; bunlardan herhangi birisi, kendisi gibi çiçek olabileceklere bakıcı olacak, bir eğitmen edasıyla, yediverenlerinde ilim dağıtacaklar. Kimisi; kocaman bir ülkenin büyüklüğünü sözlükten çıkarıp, beynine kazıyacak... Büyük olmanın büyüklüğünü, makamında; yine gelecek küçüklerine unutulmaz anılar içinde bırakacak...
Çağını yakalayacak, yeni teknolojilerle karşılaşacak. Belki de, insanlığın huzur keşfine, bir ilke imza koyacak... Kim bilebilir, kim diyebilir “olamaz” diye? Bir asır geride emek gücü vardı... Bilinmezdi iyileşemez diye sanılan hastanın Hastalığına Teşhis konulacağı...
Umutlar, arayışlar, ilim ve bilim biter mi sanılır? Kim bilebilir; kim diyebilir “olamaz” diye? İşte bu küçük kimsesizler, gelecekteki kimsesizlerin merhamet eli olamayacağını kim iddia edebilir?
Selam ve dua ile…


Yazarın Diğer Yazıları