HAYATIMIZ SINAV

Dünya sahnesi çok geniş… İnsanlar galiba gerçek yönetmeninden habersiz bu kader denilen senaryosunu oynuyor. Zaman zaman bizlere bazı uyarılar gelir ama mühimsemez geçeriz. Hatta bir de uyaran kişiye “sen işine bak!” Der tazirleriz.

Bunun çok örneği vardır. Yolculardan biri, otobüs şoförünün yanına gider ve namaz vakti geçmeden bir mola vermesini rica eder. Şoför sinirlenerek: “Kaza edin efendim, der. Ne olur yani?” Diye ukalaca cevap verir ama adam, gayet sakindir: “Ben kaza etmeden, ya sen kaza edersen?”

Bir başka örneği de şöyle; Öğretmen, öğrencilerin aklını karıştırmak için: “Çocuklar! Allah hepimizin cennete gitmesini istediği halde, neden bizi dünyaya göndermiş?” Diye sormuş. Çocuklardan biri, soruya anlamlı bir karşılık vermiş: “Öğretmenim demiş. Şüphesiz ki siz bizim sınıf geçmemizi istiyorsunuz. O halde neden hepimize geçerli not vermeyip imtihan ediyorsunuz?”

Hakikaten hayatımız sınavla geçiyor da farkında değiliz. Bunun farkına varanlar ise tabiata ibret nazarlarıyla bakıyorlar. Örnek mi? Ebü'l-Haccac Aksurî'ye: “Maneviyatta rehberin kim?” Diye sorduklarında: “Bir böcek!” Cevabını veriyor.

Soruyu soran insanlar kendileriyle alay edildiğini sanıyorlar: “Bizimle alay mı ediyorsun?” Diyorlar. Ebü'l-Haccac Aksurî, verdiği cevabın alay olmadığını İzah ettikten sonra şöyle devam ediyor:

“Dışarıda gezerken, fener direğine çıkmak isteyen küçük bir böcek gördüm. Kaygan olduğu için yarı yoldan düşüyor, fakat hiç yılmıyordu. Yüzlerce defa aynı hareketi tekrarladı. Onu o halde bırakıp mescide gittim. Çıktığımda bir de ne göreyim, direği tırmanmış, fenerin yanında duruyor. O hayvan engellerden yılmama ve sebat etme konusunda rehberim oldu.”

Şimdi şöyle bir soru geliyor insanın aklına: “Peki hep imtihan da, bizler hiç mutlu bir hayat süremeyecek miyiz?” Bunu da Tolstoy'dan küçük ama anlamlı bir anekdotla cevaplayalım. Tolstoy'a "nasıl mutlu oluyorsunuz?" diye sorduklarında şu cevabı veriyor: “Sahip olduğum şeylere sevinerek, sahip olmadıklarımı ise hiç düşünmeyerek…”

Ölçümüz inançlarımız dâhilinde olmalıdır. İnançlarımızın dışında birilerini kendimize örnek alırsak, inandıklarımızı icra etmemiz mümkün görünmüyor. Zira birileri beşer aklıyla, hakkıyla yaşayanlar ise irade-i külliye ile hareket ediyor demektir.

Bunu büyük üstat Mehmet Akif, çok yerinde bir tespitle cevaplıyor. Üstat Mehmet Akif, Almanya'nın Berlin şehrinden döndüğünde merak edip sormuşlar: “Berlin'de ne var ne yok üstat!”
Üstat gayet sakin bir halde şöyle cevap veriyor:

- Gördüğüm kadarıyla işleri dinimiz gibi sağlam; dinleri ise işlerimiz kadar çürük.

Selam ve dua ile…


Yazarın Diğer Yazıları