HOŞGÖRÜLÜ BABA

Türkiye’de iken çok fakirdi. Hatta bu yüzden iki çocuğunu kaybetmişti. Avrupa’ya gitmeyi iyice kafasına koymuştu, çünkü o kadar çok çile çekmişti ki zengin olmak istiyordu. Nihayet beklediği an geldi ve isteği oldu, Almanya’ya gitti. Artık para kazanıyor ve kazandıklarını da biriktiriyordu. Bir gün Türkiye’ye yeniden dönüş yapacak ve hayalindeki işi kuracaktı. Zaman içinde Türkiye’de bıraktığı karısını da yanına getirdi. Artık kendince çok mutluydu.
Yıllar birbirini kovalamış ve biri kız, diğeri erkek iki çocuğu da olmuştu. Dindardı. Bu yüzden çocuklarını daha küçük yaşlarda Kuran Kurslarına göndermişti. Fakat ilerleyen zaman çocuklarda, Almanya kültürü hayata bakışlarını değiştirdi. Baba, bunun farkındaydı.
Kızı, bir Alman gencine takılmıştı. Oğlu ise uyuşturucuya takılmıştı. Bunları öğrendiğinde bütün hayatı alt-üst oldu. Çocuklarını kurtarmak istiyordu ama nasıl yapacağını bilemiyor, mümkün mertebe sessiz kalmaya çalışıyordu.
Bir gün oğlu yine uyuşturucu almıştı. Baba, oğlunun odasına girdi her nasılsa... Gördüğü manzara hiçte iç açıcı değildi. Oğlu kendinden geçmiş, baygın yatıyordu. Öylesine üzüldü ki, neredeyse bayılacak gibi oldu. Tam odadan çıkıyordu ki, oğlunun kendisine seslendiğini duydu:
- Baba! Bu sondu...
- Son diye bir şey yok evlat, başlangıç vardır.
- Beni Türkiye’ye götür baba! Tedavi ettir. Kurtulamıyorum bu uyuşturucudan...
- Oğlum!
- Öyle anlayışlısın ki, yüzüne bakmaya utanıyorum, affet beni! Mutlu değilim baba!
- Mutluluk!
- Bu dünyada mutluluk olduğunu sanmıyorum baba! Mutluluklar; dış yüzü iyi, iç yüzü yıkık binalara benziyor. Öyle ki, bir gülümseme kadar kısa...
- Zaman, verimli toprağa benzer oğlum. Ona ne ekersen, onu biçersin diye biliyorum.
- Beni Türkiye’ye götür baba, orada tedavi ettir.
- Peki oğlum, sabah olsun da, hayrolsun!
Ertesi gün Türkiye hazırlıklarının yapıldığı bir anda, beklenmedik bir araba oğlunu kaçırdı. Bu uyuşturucu mafyasıydı. Çünkü biriken uyuşturucu borçlarını ödememişti. Olan oldu ve mafya tarafında altın vuruş yapılarak öldürüldü.
Hoşgörü; yapılan bir hatanın bir daha yapılmaması için, utandırmamak, göz yummak anlamına gelir. Ancak tekrarlanan hataların hoşgörüsü olmaz. Bazı insanlar bu duygudan mahrumdurlar. Tez canla davranıp geri dönüşü olmayan daha büyük olaylara sebebiyet verebilir.
Bu tipler genellikle hoş görülü olduklarını ve yapmadıkları halde düşünerek acımasız kararlar alırlar. Sonra da kendisini haklı çıkarmak için “Kimi hoş gördüysek tepemize çıktı” derler. Bu olumsuz davranışın faili olmaktan çekinmez, bir de haksız yere suçlamalar yaparlar.
Karşısındaki kişinin rencide olduğunu fark etmez ve birde haklarını gasp etmiş olur. Oysa tatlılıkla ve hoşgörüyle muamele edenin karşısında, güçlükler kolaylaşır. Yumuşak söz ve ağırbaşlılık kızgın adamın ateşine karşı, suya benzer.
Selam ve dua ile…


Yazarın Diğer Yazıları