İSAR!

“İsar’da ne demek?” Demeyin! Asla küçümsemeyin! Bu öyle bir şey ki sadece bizim inançlarımızda vardır. Cömertliğin en üstün mertebesidir. Başkasını kendi nefsine tercih etmektir. Mala, yiyeceğe kendisinin ihtiyacı olduğu halde onu başkalarına ihsan etmektir.

İşte Efendimizin hayatından örnek küçük bir kesit… Hz. Aişe validemiz buyurdu ki: “Rasulullah üç gün birbiri peşine doyasıya ekmek yemedi. Şayet isteyeydik elbette ki doyardık. Fakat peygamber efendimiz ihtiyaç sahibi başkalarını kendisinden öne alırdı”.

Hz. Aişe’nin: “Dileseydik elbette doyardık” sözünü şöyle anlamakta mümkündür. Bu, bizim aczimizden veya günlük yiyeceğimize iktidarımız olmadığından dolayı değildir. Bilakis başkasını kendimizden önde tutmamızdın dolayıdır.

Zira isar; İslam kardeşliğidir. Günahlara kefarettir. Peygamberimiz ve ashab-ı kiramın ahlakıdır. Minnet beklememek ve başa kakmamaktır. İşte Efendimizin hayatından örnek küçük bir kesit daha… Ebu Hurayre’den rivayete göre: Rasulullah’a bir adam geldi.

“Ya Rasulallah! Açlıktan dermansız kaldım, zayıfladım!” Dedi. Rasulullah haremlerine haber gönderdi. Onlar da: bizim yanımızda sudan başka bir şey yoktur” diye iade ettiler.

Bunun üzerine Rasulullah yanında bulunanlara “şu aç adamı bu gece misafir edecek birisi yok mu ki, Allah ona rahmet buyursun” buyurdu.

Ensar’dan bir zat ki, (Müslim’in rivayetlerinde bunun Ebu Talha, diğer rivayetler de ise, Abdullah b. Revaha veya sabit b. Kays olduğu zikredilir) ayağa kalktı. “ben ya Rasulallah” diye cevap verdi ve misafir ile evine gitti.

Rasulullah’ın ashabından bir zata bir koyun başı hediye edildi. O da Kardeşim falan ve ıyali buna bizden daha muhtaçtır” dedi. Ona gönderdi. O da diğer birine, o da diğer birine. Bu suretle tam yedi ev dolaştı ve nihayet yine evvelkine döndü geldi. Bunun üzerine ayet nazil oldu.

İbn-i Ömer’den:

“Yedi ev vardı. Hepsi de bir birinden yoksul perişanlık içinde idiler. Bu evlerden birine bir yerden bir kelle geldi. Ev sahibi diğer bir evi kendisinden daha muhtaç görerek kelleyi o eve gönderdi. O ev sahibi de bir başka evi kendisinden müstahak görerek kelleyi o eve gönderdi. Nihayet böylece o yedi evin hepsini gezip dolaştıktan sonra tekrar ilk geldiği eve döndü.”

Misaller devam edip gidiyor ama bu kadarı yeterli diyorum. Çünkü mesajımız amacına ulaştı sanıyorum. Şimdi hem kendime ve hem de sizlere soruyorum: “İsar’dan ne haber, günlük veya tüm hayatımızda?”

Başkalarını kendimizden öne almak günümüzde ne kadar da zor bir görev öyle değil mi? Hani: “Önce can sonra canan” diye söylenir ya… Bu “hep bana” değilse, o halde nedir? Yoksa “bana değmeyen yılan bin yaşasın” mı?

Selam ve dua ile…


Yazarın Diğer Yazıları