İTAAT!

Anne; gelmiş ya da gelecek tüm insanlığın, bu dünyada en çok değer verdiği varlıktır. Sadece insanoğlunun verdiği değerle kalmayıp  “Cennet, anaların ayakları altındadır” ilahi sözüne de mahzardır. Bu kadar çok değer verilmesinin bir nedeni de belki merhameti, belki de koruyucu özelliğidir.

Anne kavramı önemi açısından sadece insanlar üzerinde değil tüm canlılar için geçerliliğini korur. Aynı zamanda yavruyu dünyaya getiren, büyüten, ilk terbiyeyi veren anne, verdiği eserin mesulüdür. Çünkü bir yavru için annesiz kalmak bir çocuk için en büyük acıdır.

Bir söz vardır: “Ana başlara taç imiş ve her derde ilaç imiş, Bir evlat pir olsa da, anaya her zaman muhtaç imiş.” Diye... Ki, bu asırlardır yaşanılmış ve tecrübe edilmiş bir gerçektir. Anne olabilmek kadınlara mahsus bir olgudur. Bu nedenle, kadın için asıl mutluluk, anne olmaktır. İyi anne, en saygın bir insan, iyi annelik ise en güzel bir sanattır.

“Ağlarsa anam ağlar, gayrisi yalan ağlar” atasözü, aslında boş yere söylenmiş bir söz değildir. İnsanoğlu varoluşundan bugüne, sürekli olarak istisnasız diğer insanlara karşı bir güvensizlik duyguları besler. Başkalarından zarar görmese de, bu fıtri durumu engelleyemez.

Üç gün sonra anneler günü malum… Yılda bir kere anımsanan anneler… Madem bu kadar değerli o halde her gün anımsamak dileğiyle anneye itaat ve sevgi nasıl olurmuş onun hikâyesinden dinleyelim. Yani Veysel Karani’den…

 Veysel Karani, aşkı Resulullah ile yanıp tutuşmuştur. Tek emeli, biricik gayesi Resulullah'ın mübarek cemalini görmekti. Bu aşk ile günler gelip geçiyordu. Bir gün annesine: “Anneciğim! Eğer müsaade edersen gidip sevgili Peygamberimizin mübarek yüzünü göreyim. Gidip Medine'de ziyaret edeyim”, dedi.

Veysel Karani'nin anası uzun uzun düşündü. Sonra: “Bir şartla izin veririm. Resulullah'ı hane-i saadetlerinde (mübarek evinde) ziyaret edeceksin. Başka yerde değil”, dedi. Âşık-ı Resul olan Veysel Karani anam izin verdi diye sevinç içinde Medine yoluna düştü.

Günlerce yolculuktan sonra Medine'ye ulaştı. Peygamberimizin evini sordu. Gösterdiler. Hane-i Saadetin kapısını çaldı. İçeriden Hz. Aişe validemiz: “Kim o?” Diye seslendi. Veysel Karani: “Benim, ben, Veysel, Yemen'in Karan köyünden geldim. Resulullahı ziyaret için geldim” dedi.

Hz. Aişe validemiz: “Resulü Ekrem mescide gitti. Hemen oracıkta görebilirsin” dedi. Veysel Karani: “Ah! Gidemem, anamın izni buraya kadar” dedi. Hz. Aişe (ra) validemiz: “Ey Allah'ın kulu! Kimsin sen?” Dedi.

Veysel: “Adım Veysel'dir. Yemen'in Karan Köyündenim. Çobanlık yaparım. Sevgili Efendimizi ziyaret için buraya kadar anacığımdan izin almıştım. Demek ki görmek nasip değilmiş diyerek gerisin geriye döndü. Anasına her şeyi anlattı.

Anası: “Üzülme oğlum, üzülme dedi. Sen beni memnun ettin ya, Allah'ta seni memnun edecek. Sevgili Efendimizi öbür dünyada göreceksin!” Dedi.

Selam ve dua ile…


Yazarın Diğer Yazıları