KARA ELMASIN EMEKÇİLERİ -1

Bugün 4 Aralık yani “Dünya Madenciler Günü”… Bugün kutlanılıyor. Nasıl kutlanıyor orasını bilemiyorum ama kutlama günü işte… Aslında sadece ülkemizde değil, 4 Aralık tarihi tüm dünyada da “Dünya Madenciler Günü” olarak kullanıyor.

“Her şeyin ama her şeyin; insan, doğa, ekolojik sistem, tüm kavram ve etik değerlerin ‘ticarileştirilerek’ yıkımının arsızca sürdürüldüğü günümüzde madenlerimiz de sadece ticari bir meta, piyasa malı gibi değerlendirilmiş ve pazara sürülmüştür.

Bunların sonucu, her yedi dakikada bir iş kazası yaşanması, ölümler, maden mühendisi meslektaşlarımızın giderek artan işsizlik gerçeği, çalışma koşullarının olumsuzluğu ile kaynaklarımızın talanı olmuştur” sözlerine yer verdi.

Madencilerin koruyucu azizesi olarak kabul edilen Barbara’nın 4 Aralık tarihinde bu mağaraya yerleşmesinden dolayı, 4 Aralık önce Anadolu’da daha sonrada Avrupa ve tüm dünyada “Dünya Madenciler Günü” olarak kutlanılmaya başlandı.

Bir anlamda; 4 Aralık tarihi, madenciliğin piri olarak kabul edilen Santa Barbara’ya adanmış… Roma İmparatorluğu zamanında babasının gazabından kaçarak, madencilerin çalışmakta olduğu bir mağaraya sığınan ve bu madenciler tarafından azize kabul edilen Santa Barbara’nın aynı zamanda İzmit’te yaşamış olması ve efsanenin geçtiği mekânların Anadolu olmasının da ayrı bir önemi vardır.

Madencilerin koruyucu azizesi olarak kabul edilen Santa Barbara’nın 4 Aralık tarihinde bu mağaraya yerleşmesi ve mağarada çalışmakta olan madencileri koruyor olması, önce Anadolu’da daha sonrada Avrupa ve tüm dünyada “Dünya Madenciler Günü” olarak kullanılıyormuş.

Bir Hikâye
Yeşil gözlü genç kadın evinin mutfağıyla salondaki masamsı büyük sehpa arasında mekik dokuyor. Her seferinde elinde iki tabakla mutfaktan dönüyor. Siyah ve yeşil zeytin, beyazpeynir, kaşar peyniri, tereyağı, kendi yaptığı ev reçelleri, dilimlenmiş domates, salatalık, biber, haşlanmış yumurta ve taze ekmekle masayı donatıyor.

Dokuz yaşındaki Melike Nur küçük adımlarıyla annesine yardım ediyor. Becerikli karısının hamaratlığını gururla izleyen Musa Aydın, çaydanlığın demliğini eline alıyor, ince belli bardakları yarısına kadar dolduruyor.

Diğer yarısını da sıcak su ile takviye ederken “Hadi Meryem, sen de gel otur artık” diyerek kahvaltıya başlama vaktinin geldiğini bildiriyor. Meryem, kendi yarattığı görkemli sofraya otururken kocasına sevgiyle gülümsüyor.

Sonra domates tabağının üzerinde gezdirdiği tuzlukla birlikte Zonguldaklı kadınların ortak kadersizliğini masaya serpiyor: “Madenci kızı oldum ama asla madenci karısı olmayacağım diyordum.”
Devam edecek…

Selam ve dua ile…


Yazarın Diğer Yazıları