KIZILCIK ŞERBETİ

Kişisel dertlerimizi içimizde saklamak, başkalarının öğrenmesine meydan vermemeliyiz. Dahası, kötü olan durumunuzu yalan söylemeden ne kadar iyi gibi göstermeye çalışırsak o kadar iyidir. Zira öyle inandığımız dost gibi görünen kişiler vardır ki adeta fırsat bekler.

Bir kişinin kötü bir tarafı görülmeye görsün artık fırsat yakalanmıştır. Bundan sonrası kolaydır. Öncelikle bunu başkalarına yayar. Bu yüzden atalar demiştir ki: “Kan kus, "kızılcık şerbeti içtim" de! Hiç kimse senin iç halini bilmez ama öç almanın bir yolu da budur.

Desen ki: “Kanı kanla yumazlar, kanı suyla yurlar!” Nafile! Bu söz, öç almanın, kin gütmenin yersizliğini anlatır. Neden yersiz? Çünkü biri mezara diğeri hapse gider ve ikisinin de hayatı kararır. Eminim ki çok basit bir istenmeyen bir olayın yüzünden iki aile karalara bürünür.

Bazı bölgelerde ise "kan davası" adı verilen karşılıklı öldürmeler olur. Diyelim ki bir anlaşmazlık, kavgaya dönüşür, silahlar patlar, biri ölür. Ölen taraf bu olayı unutmaz, bir fırsatını bulunca, karşı taraftan birini öldürmeye kalkar.

Bu karşılıklı öldürme olayı yıllarca sürer gider. İşte atalarımız, bu sözle bunun ilkellliğini anlatmak istemişlerdir. Kan, kan akıtılarak temizlenmez. Barıştırılarak, anlaşmazlıklar bu barış havası içinde gidilerek temizlenir.

Kişi zor duru¬ma düştüğünde eğer hayatı söz konusu ise bulunduğu ortamdan uzaklaşarak, çevresinde bulunan kişilerin sonradan üzülmelerini engeller. Kimi zamanlarda kötü olayların içinde bulunmaktansa oradan uzaklaşmak daha yararlıdır. Çünkü kaçanın anası ağlamazmış!

Nasıl olsa insanımızın değişmez bir kuralı vardır: “Kaçanı kovalamazlar, yıkılanı vurmazlar!” Düşman kaçarsa yenilgiyi kabul etmiş demektir. Onu yakalayıp ezmeye çalışmak mertliğe yakışmaz. Yıkılanı, öksüz olduğunu göstereni vurmak da böyledir.

Mertlik, zayıf olanı korumaktır. Sadece fiziksel olarak değil, maddesel olarak ta ezmemek ve üzmemek lazımdır. Kişi talihsiz ise, ne denli iyi bir insan olursa olsun, kadri anlaşılmaz. Kadersiz insan olmaz ama buradaki kasıt, kişinin kısmetsizliğidir.

Yetenekli ve bilgili birisi de olsa, işinin ehli ve liyakatli olsa da, kendisini başkasına ifade edemez. Hani demişler ya: “Kader olmayınca kadir bilinmez!” Diye… Öyle de olsa sen yine de kapını iyi kapa ki, komşunu hırsız tutmayasın.

Kişi kendini her türlü tehlikeye karşı korumalıdır. Malını mülkünü güvenceye almalı herhangi bir şeyi kay¬bolduğunda başkalarından şüphe etmemelidir. Öyle geniş ve umursamaz davranırsanız unutmayın ki su uyur, düşman uyumazmış!

Zira kaplumbağa kabuğunda ne büyük sarayım var dermiş! Aman hassas bir çizgide yürüdüğünüzü unutmayın! İnsanın kendini güvencede hissettiği, barındığı yer çok konforlu olmasa bile, kendine ait olduğu için gözüne saray gibi gözükür ve oraya çok değer verir.

Bu ve diğer her konuda kadınlara da çok iş düşmektedir. Çünkü kadın kocasını isterse vezir, isterse rezil edebilir.

Selam ve dua ile…


Yazarın Diğer Yazıları