KOMŞU, KOMŞUYA MUHTAÇTIR!

İnsanların kafalarına konforun, bananeciliğin, vurdumduymazlığın gerekliliği yerleştirmiş bir kere... Öyle kişiler vardır ki, çevreye karşı sınırsız bir ilgisizliği vardır. Bunların başında da en yakın komşularıdır. Hatta onların işine karışmayı, yardımlaşmayı bile davranış bozukluğu gibi görür.

Mesela bazıları, «Gör işini eğ başını, kıl beşini (namazını)» demişler, «Karışma kimsenin işine» sözünü atasözü haline getirip garip duyarsızlık imajı vermeye çalışmışlardır. Oysa İslâm başlı başına bir siyasettir. Siyaset, idare demektir. İslâm öyle bir tarz ki, hem dünyayı, hem ahreti ihata eder. Asr-ı Saadet devrinde Müslümanlar, bir binanın tuğlaları gibiydiler. Birisi namaza gelmezse onun hali merak edilir, sebebi öğrenilirdi.

Komşusunun halini merak etmeyenlerin sonucu, onların yanlışlığı varsa ancak üzerine sıçrayınca mı ortaya çıkacak? Ya ilgiye veya yardıma muhtaç iseler? Belki de aynı duruma bizler düşebilir ve onlardan yardım bekleyecek duruma da gelebiliriz, Allah'tan başka kim bilebilir ki?

Ailemizden sonra en yakın sosyal çevremizi komşularımız meydana getirir. İyi günümüz de olur, kötü günümüzde… Darlık zamanında yardımlaşma, normal zamanlarda ziyaretleşme, sır sayılabilen halleri gizleme, birbirinin hâlinden etkilenme, hatta komşunun mülkünü satın almada öncelik hakkına sahip olma, komşulukla ilgili bir dizi hak ve sorumlulukların kaynağını teşkil eder yüce dinimiz…

Kuran-ı Kerim'de komşu ilişkisinden söyle söz edilir: "Anaya, babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya ve maliki bulunduğunuz kimselere iyilik edin " (en-Nisâ, 4/34).

Komşusunun, kendisinde ne gibi hakları bulunduğunu soran bir sahabeye Hz. Peygamber şöyle cevap vermiştir: "Hastalanırsa ziyaretine gidersin, vefat ederse cenazesini kaldırırsın. Senden borç isterse borç verirsin. Darda kalırsa yardım edersin. Başına bir felâket gelirse teselli edersin. Evinin damını onunkinden yüksek tutma ki, onun rüzgârını kesmeyesin. Ya senin ne pişirdiğini bilmesin, ya da pişirdiğinden ona da ver"                                 

Komşularımıza karşı tatlı sözlü, güler yüzlü olmalı, onlarla karşılaştığımızda selamlaşmayı, hâl hatır sormayı, neşe ve kederlerini paylaşmayı ihmal etmemeliyiz. Mümkün olduğu kadar onlara nazik davranmalıyız. Nezaketli bir komşunun davranışıyla bitirelim sözümüzü…

İki dost koyu bir muhabbet içindedir. Ancak diğeri en matrak günündedir. Birincisi sorar: “Şu bizim üstteki komşu bir garip adam ya!” Der. Arkadaşı şaşırır sorar: “Nereden anladın?”
- Hani bizim küçük oğlanın bir davulu var ya?
- Bilmez miyim? Size geldiğimizde o akşam bütün davulculara lanet okumuştum, ne suçları varsa gariplerin?
- Çok zalimsin ha! Oysa bizim komşu senden daha insaflıymış!
- Yok ya! Ne kadar insaflıymış?
- Bizim küçük oğlana demiş ki “Evladım, davulun içinde neler var hiç merak ettin mi? Al şu bıçağı merakını gider”
                                        Selam ve dua ile…
 


Yazarın Diğer Yazıları