MAŞİTA HATUN -1

Günümüz Mısır'ında benzerliği açısından şu anlatacağım konuyu, “Firavunun Çığlığı” isimli romanımdan aynen nakletmek istiyorum.

“Mâşitâ Hatun isminde Firavunun kızının dadılığını yapan sarayda bir hanım vardı. Hazreti Musa'nın dinine inanmıştı. Fakat Firavunun şerrinden korunmak için kimseye açılamazdı. İbadetlerini gizli yapardı.

Firavunun kızı, bütün olup bitenleri anlatınca Firavun çok kızdı. Maşita Hatunu hemen öldürmektense, her gün bir uzvunu keserek, azap içinde can vermesine karar verdi. Böylece intikamını yavaş yavaş alacak, habis ruhu bundan zevk duyacaktı.

Ayrıca bunu yapmakla diğer insanlara ibret ve ders olmasını istiyordu. Firavun, Maşita Hanıma, işkencelere başladı. Önce tırnaklarını çektirdi. Kırbaçlara vücudunu kana boyadı. Bunlara rağmen Maşita Hanım, dininden dönmüyor; “Ben ancak bir olan Allaha inanıyorum!” Diyordu.

Mâşitâ Hanım'ın, beş yaşında bir kızı ile üç aylık bir oğlu vardı. Firavun, çocukları getirtip, beş yaşındaki kızını, Mâşitâ'nın karşısına koydu ve dedi ki: - Ey Mâşitâ! Beni tanrı olarak kabul edersen, seni serbest bırakacağım. Aksi hâlde çocuğundan olacaksın!

Mâşitâ Hanım ise, bir çocuğunun, bir de Firavunun hâline baktı. Firavun çok ciddi idi. Buna rağmen:
- Ben, ancak; bir olan Allaha inanıyor, Onu kendime ilâh olarak kabul ediyorum. Zaten Ondan başka ilâh da yoktur! Diye karşılık verdi.

Firavunun hiddeti gittikçe artıyor, ne yapacağını bilemiyordu. Eline geçirdiği bir bıçakla, o masum yavruyu, annesinin gözleri önünde gırtlağından kesiverdi. Kızcağızın feryadı, yankılanarak etrafa yayılırken, Mâşitâ Hatun, annelik şefkatiyle gözlerinden kanlı yaşlar akıtıyordu.

Firavun öfkeyle, kızcağızın kanını, annesinin ağzına, yüzüne sürdü. Bir taraftan da hiddetle bağırıyordu: - Söyle! Benden başka tanrı var mıdır?

- Allah birdir. Ondan başka ilâh yoktur...

Firavun, bu sefer, kundakta bulunan üç aylık yavruyu getirmelerini emretti. Getirdiler. Annesine yaklaştırdıklarında, uzun zamandır süt emmeyen çocuk, meme aramaya başladı. Mâşitâ Hatun, önceki yavrusunun hunharca öldürülmesini düşündü.

İkinci ciğerparesinin de aynı şekilde, gözü önünde katledilmesine bir anne olarak nasıl dayanacaktı?
Kararını verdi. Görünüşte, Firavunun emrettiği sözü söyleyecek fakat kalbinden yine Allahü Teâlâ'ya olan imanını gizleyecekti.

Tam o sırada, yavrucağını, kızmış fırının içine attılar. O anda, herkesi titreten, kalpleri ürperten, çoğunun dilinin tutulmasına sebep olan bir haykırış duyuldu. Evet, o üç aylık bebek, Allahü Teâlâ'nın kudretiyle dile gelerek; atıldığı o kızgın fırında, ateşler arasından, bağrı yanık anasına şöyle sesleniyordu:

Selam ve dua ile…


Yazarın Diğer Yazıları